5 Temmuz 2011 Salı

YİTİK ADRESLERE BENZER ÖLÜM

Sevgili Zafer KUTLU
ve
Sevgili Haluk  Altay
Kadim  dostlarım....merhaba..
 
başlattıgınız..
Sevgili
Naciye Sakarya arkadaşımızı anmak
girişiminizi kutluyor
bu güzel jestinize bir katkı kapsamında..
daha önce sizlerle paylaştıgım bir anımı
tekrar gruba gönderiyorum..
 
dostlarıma
Muhabbetlerimle..
 
 
Degerli Dostlar..
Konu başlıgında yer alan  cümleyi ilk kez sohbetimiz sırasında bir arkadaşımdan  duydum..
Aklımda kalmış ..
neden  konu başligı yaptım..
ve
neden bu şiirin .
bu konuya uygun olacagını düşündüm..bilmiyorum..  
Hatta bu sözünün bir şiirin parçası olup olmadıgınıda bilmiyorum..
Ama  ilk duydugumda..
bu söz..
bana 21 yaşında bir genç kızın ,
bir arkadaşımın ölümünün kabulünün imkansızlıgını..
giderek mezar taşının yazısının bu olması gerektigini çagrıştırdıgını  biliyorum.. 
 
1970 yılının ..
Temmuz başı   ..
ve de okulun yaz tatili nedeniyle kapalı olması gerekli..
Aksi halde, ben tam ögle tatiline rastlayan bu saatlerde..
Şimdiki gibi postallarımla odamda yatagıma uzanmış tavana bakıyor pozisyonunda olmak yerine
kesinlikle ögrenci kaynayan aşagıdaki kantinde olmam gerekirdi..
 
Odamın kapısı açıldı..
İçeriye Zafer Kutlunun kafası uzandı..
(Zafer kutlu Hataylı bir arkadaşımdı..
o dönemde (sanıyorum)..
ögrenci cemiyetinde yönetici idi..
Kadim Dostum olan Zafer Kutlu'yu 
nedense hep  tanıdıgım  devrimci ögrenci liderleri arasında
en zarif, en ilkeli en sosyal kişi oldugunu düşünmüşümdür.)
 
"Mekan  TÜRK HAVA KURUMU bizden (cemiyetten)
paraşüt kursuna katılmak isteyen ögrencilerin isimlerinin bildirilmesini istedi..
Bende senin kavuncu oldugunu 
yurttan dışarı çıkmadıgını bildigim için
senin ismini  Kurum'a bildirdim..
İki arkadaşımızda zaten ilanı görüp kendileri bana isimlerini bildirdi..
Yarın THK.nun önünden Etimesgut'a servis otobüsü kalkacak..
Sakın unutma..
Yarın sabah 9.00 da sıhhıyede olacaksın.."  dedi..
Bende telaşla
"Hop.. Hoop.. Zafer.. benim ne işim var oralarda..
paramda yok... pulumda yok.. sınıfta kalmışım haberimde yok.." deyince..
O bildik canlı,  çocukça gülümsemesi ile
" Merak etme yemekler beleş..
ayrıca parada verecekler.." dedi.. 
"para" dan ziyade "beleş yemek"lafını duyunca çok rahatlamıştım.. nedense..!!!
 
Ertesi sabah,
sıhhıyedeki THK. binasının önüne gittigimde bekleşenler arasında
Bizim Ahmet Tan'ı tanıdım..
yaklaşıp.."Hayrola Ahmet.. ne yapıyorsun burada..?"
gibi bir önemli sual sordum..
O da bana aynı ciddiyetle "otobüs bekliyorum.." diye cevap verince..
" Aaa ne mutlu bir tesadüf bende otobüs  bekliyorum..
Zaten burada tren bekleyemeyiz degil mi..?" gibi abukça bir laf edecektimki,,
karşı kaldırımdan sopa gibi hiç bükülmeden seri adımlarla
bizim kaldırıma dogru gelen Naciye'yi gördüm..
(Naciye sarışın, kısa saçlı, her daim kahverengi deri bir mont ve açık kahve pantolon giyen 
aslında altın gibi kalbi olan .-hani derler ya..! kalbini çelik  bir kutuda muhafaza eden türden bir arkadaşımdı..
Naciye herkese çok yakın oldugu, bütün insanları sevdigi halde..
o ölçüde etrafına bir mesafe agı örmüş.. 
devrimci oldugu halde, aklı yatmaz ise, asla bir şey yaptıramıyacagınız karakterde
bir "aykırı kız" görünümünde  sımsıcak bir dost idi..)
Zaferin söyledigi "diger iki arkadaş"ın kimler oldugu anlaşılmıştı.. 
 
Etimesgut'taki
Kurs günlerimiz keyifle geçiyordu..
Özellikle ..
Ahmet'le birlikte çok egleniyorduk..
ders yemek idman katılıyoprduk ama..
nedense fazla ciddiyede aldıgımız yoktu..
hiç önemli degildi..
her dakika her yerde..
birbirimize ..
kendimizzlede gırgır geçmek dahil..
Esprili laf yetiştirme yarışındaydık..
Ahmet  hep hep benden bir cümle önde idi
eglenip vakit geçiriyorduk..
Fakat ..
 Naciye herzamanki gibi "ciddi" takılıyordu..
Yemekler nefisti..
Hayatımda bu kadar düzenli ve bu kadar leziz yemekler yedigimi hatırlamıyordum..
Yılların acısını çıkarmakla meşguldum anlayacagınız..
Bizim kurs sınıfında Naciyenin dışında 3 tane daha ( biri evli)bayan vardı..
18 kişilik sınıfta 10 ögrenci assubay hazırlık sınıfının bebeleriydi..
Hepsi her an gır gıra ve gülmeye hazırdılar..
( bunlarla daha sonra "inönü"de yine karşılaştık..
bir tanesi ile yıllar sonra Kayseride. (1982 de) aynı birlikte görev yaptık
ve
500 fazla atlayış sahibi bu degerli  uzman dostumu..
bir C-49 "dakota"nın kanadına takılı gördügüm de
artık onu kaybettigimi ve bir daha göremiyecegimi anlamış idim..) 
 her neyse..
etimesgutta 15 günlük..
Yer çabucak egitimi bitmiş..
şimdi işin "gerçek" yanına yani "Uçaktan atlama" safhasına gelmiştik..
 
"Uçaktan..
Paraşütle atlama.."
 
paraşütçüler bilirler..
atlayış..
ancak 
2 tip paraşütle yapılabilmektedir..
 
1. T-10 larla... 
yani filmlerde gördüğümüz boş uçagın içinde
tavanda gerili bir çelik halata takılşan  paraşüt (ipi) kancası..
siz uçaktan atladıgınızda..
18 metrelik bir ipin ucundaki "nallaka" denilen paraşüt çantasının
uçaktaki bu kanca ile tutulması sonucu
boşta kalan "kubbe"nin.
hava ile dolup sizi yavaş yavaş indirmesini saglayan paraşüt tipi ..
Bu tip paraşütler; indirme birliklerini  300- 500 m. gibi yükseklikten çabucak indirilmelerini saglar..
 
2."Serbest paraşüt" lerle
parçalı kubbesi olan
ve 
kubbesi atladıktan sonra bizzat paraşütçüsü tarafından açılan..
kubbeti paraşütçüyle birleştiren kolonların yanında 
paraşütü yönlendirebilen kontrol iplerinin bulundugu 
çok yükseklerden atlama imkanı veren  paraşüt  tipi..
Uçakla bir bagı yoktur.. 
Spor veya özel operasyon amaçlı kullanılan paraşütlerdir..
etimesgutta.. 
İlk atlayışımızı yapacagımız gün
bize çok şık gelen paraşütçü tulumlarımızı giydik
paraşütlerimizi bizzat katladık..
içi yastıklı koruma başlıklarımız kafamızda
birerle kolla C-49  "Dakota" tipi..
(kanatları düz, 18 paraşütçü kapasiteli II.dünya savaşından kalma) 
uçagın portatif merdiven basamaklarını gürültülü bir şekilde geçip,
bir karış enindeki metal sıramıza 40 kilo yükümüzle adeta çöktük..
Uçagın her seferine bir "sorti"..
uçagın iki duvarında yer alan iki sıradan herbirine  bir"stik" diyorlar.
ben ikinci sortide atlayacak olan ikinci stikte idim..
Naciye ise.. 
karşımda açık kapıya yakın bir yerde
birinci stikte 3 ncü atlayacak paraşütçü idi..
Ben hala işin eglencesinde gögüs cebime doldurdugum
Çorum leblebilerindn bir tanesini agzıma atarken,
bir digerini karşıdaki arkadaşlarımın kafasına atıyordum..
Leblebinin, 
endişeli bir bekleyiş içinde iken,sizin haberiniz olmadan  kaba bakalit başlıgınıza degmesi sonucu.. 
sizde yaratacagı kızgınlıgı bir düşünün Dostlar.. 
tümdiger arkadaşlar (tabi kafasına leblebi atacak samimiyette buldugum)
leblebinin benden geldigini anlayınca..
bana yorgun bir şekilde gülümsemelerine ragmen,
Naciye bana çok kızdı..
ayaga bile kalktı..
dudakları titriyordu..
Aslında en insanca tepkisini gösteriyordu..
Yani ne kadar saklamaya çalışsada..
Naciye Sanki..Korkuyordu..Veya paraşütü  tahmin ettigimizden fazla fazla ciddiye alıyordu..
hergün bir atlayışla..
Toplam 5 atlayış yapıp kursu başarıyla...! bitirdik..
atlayış başına aldıgımız 15 liraları cebimize koyup
mutlu bir şekilde yurt hayatımıza döndük..
yıl geçti ..
12 mart rüzgarı..
balyoz malyoz..
ve
asıl felaket ..yurt kapatıldı biz ortada kaldık..
Rahmetli Ayhan abinin görmemezlige geldigi 
 Mülkiyeliler Birliginde 
bir yerde geçici ikamet ediyorum..
sabahın köründen gecenin yarısına kadar birligin binasını arşınlıyorum..
herkes tedirgin ne olacagını kimse bilmiyor..
yılgınlık hat safhada..
okul kapalı.
boykot.. moykot.. kimse ne yapacagınıda bilmiyor..
böyle günlerin birinde..
Naciye.. Birlige  /daha dogrusu birligin bahçesine) geldi
ve
dogrudan benim masamın üç boş sandalyesinden karşıma düşeni tercih ederek.
tedirgin bir ciddiyetle oturdu..
 
Epeyi konuştuk.. 
 "Ankaradan uzaklaşmak şart" dedi ..
bende "iki semt arasında gidip gelemiyoruz korkudan.. Ankaradan nasıl çıkacagız.. " dedim.. 
"Kolayı var.." dedi..
"İnönüde 1 aylık tekamül kursları var..
gerekirse bütün sezonda kalabiliriz  
... Hoca,  ... Assubay .. 6 ay orada olacaklar.. beni çagırdılar..
istersen sende gel..
onların askeri servis araçları ile çıkar gideriz.."dedi... "
" Yapma yahu .. bencede olabilir okul kapalı.. yurt kapalı
burada durum karışık..
giderekte rahatsızlık vermeye başladı.. tamam kız.." dedim..
omuzuna bir şaplak attım..
aynı anda Naciyeden refleks tepki geldi..  
"ciddi ol arkadaş.."
 
Eskişehir -İnönü  egitim hava alanı..
Naciye, günün son atlayışını yapmış
ve
sırtında paraşüt çantası ile  ayaklarını yere dogru sallandırmış bir pozisyonda
motoru çalışan,
hareket etmek üzere olan arkası açık personel taşıyıcısına binmişiken..
hoperlodan son bir uçagın daha kalkmak üzere oldugu..
atlamak isteyenlerin paraşütleri ile birlikte hemen
... nolu uçaga binmeleri anons edildi..
Naciye Aniden..yere atlayıp,
araçtaki arkadaşlarına 
" ben bir daha atlayacagım.. beni burda bekleyin.. başka taşıt aramayım.. pist'ten dogruca buraya gelecegim.." dedi..
4 erkek hep bir agızdan " başüstüne komutanımmm." diye bagırdılar..
 
5 kişi taşıyan "çesna" tipi uçak hemen havalandı..
her iki yöndeki açık kapılardan paraşütçülerin ayaklarını sarkıtıp oturdukları görünüyordu..
Uçak uzaklaştıgı istikametten geri dönerken paraşütçülerde atlamaya başladı..
 
birincisi ..evet açtı ../ikincisi ..açtı açtı.. /üçüncüsü bravo epeyi düştü sonra açtı../
ama dördüncüsü tam akrobat hala düşüyor..
ne yapıyor bu.. 
rekor kırmayamı niyetli..
yahu bunun derdi ne ..
açması lazım artık ..
Aaa naciye bu..
Naciyeeee.. Naciyeeee... 
çek deklanşörü.. hadi kızım çek şunu .. 
çeeek ..eyvah.. eyvaaah..
 
Alandaki bütün araçlar çıldırmışcasına
Naciyenin bir toz bulutu çıkararak düştügü noktaya dogru hareketlendiler..
hareket halindeki araçlardan atlayıp o yöne koşan insanların yüzlerindeki ifadeleri,
onları başka dünyalardan gelmiş yaratıklar  haline sokmuştu..
Hiçbir şey normal ve rutininde degildi..
Bu ne üzülme nede  acı idi..
Bu dehşetin tam kendisi idi..
 
Naciye;.. sag koltuk altındaki kokulu kalem kalınlıgında 10 cm.lik kare çerçevesine benzer.
ucuna paraşütü açan klipsli çelik tel tesbit edilmiş..
"Deklanşör"ü çekecegine..
deklanşör sandıgı 
bütün paraşüt sistemini birbirine baglayan
iki parmak kaınlıgındaki sol koltuk altında yeralan
"L - Demiri"ni çekmeye ..
bu demiri yerinden çıkarmaya çalışmıştı..
Düşme müddeti boyunca,
sag koltuk altındaki deklanşöre
ve de
yedek paraşütün aynı şekildeki deklanşörüne eli hiç gitmemişti..
Panik ten L demirini çekecegim derken..
kendi sol gögsünü  kendi elleri ile  parçalamıştı..
 
Rahat Uyu.. benim yigit arkadaşım.. 
benim Can Yoldaşım..
Benim  kadife yürekli genç arkadaşım..
 
Şairin dedigin gibi ..
"Yitik adreslere benziyor.. ölüm..."
 
 
Mekan.. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder