13 Kasım 2010 Cumartesi

MÜLKİYE- İNEK BAYRAMININ son ALIK RAZİYE'si..

Kurumlar
Geleneklerle yaşarlar..
 
Kimlikler..aidiyetler.
Aslında..
Geçmişle olan
Sımsıkı baglardır
 
 
Sevgili Mülkiyeli Dostlar..
 
Hepiniz çok iyi bilirsiniz..
 
Mülkiyenin..
60-70 arasında..
Özellikle 
Kazgan kültüründe
Hakim
Literatür..
 
O yıllarda..
Milliyet Gazetesinde 
Yayınlanan
All Capp'ın 934 lerde yazmaya başladıgı..
ve 
Türkçeye
 
"HOŞ MEMO"
Başlıgıyla çevrilen
"Li'l Abner" adındaki
Ölümsüz çizgi
Romanının. 
Türkçeleşmiş literatürdür..
 
Felaket Ahmet ..( Bu ahmet.. hatırlarsınız.. Başında hep bir parça kara bulutla dolaşır..)
Menekşe Ana ..dişleri yoktur.. agzında bir hamal işi pipoyla gezer hep )
Zapazap suyu..
Kızılderili  Babçum..(Milliyette çalışanların Kahraman babcumu pek sevdiklerinden
Bu kızılderili kahramanımıza. babçum adını verdikleri anlaşılmış
Bu nedenle..
Bizim
Mülkiyeli Deniz Babçum'un
Bu kızılderili babçum'un  kardeşi oldugu oldugu gerçegi her türlü izahtan vareste
tutulmuştur..Müfettiş raporu gibi oldu di mi..
 H. Sinan Alp .?)
Merdefe..
Köpekköy.. (Mülkiye yurdunun karşısındaki gecekondu mahallesine Mülkiyelilerin koydugu isimdir)
Ve
Alık Raziye ..
 
gibi
 
Hoş Memo'daki  
birçok tiplemeler ve isimler
 
Mülkiyede..
ögrenciler tarafından çok itibar görmüş.
ilk uygulama olarak..
yurdun karşısındaki
gece kondu mahallesine "köpekköy" adı takılmış
 
özellikle..
62 lerden sonra..
çizgi romanın karelerindeki.
geleneksel  
"Köpekköy..   Alık Raziye yarışları.."
tüllap tarafından
Mülkiyenin  
İnek bayramlarının degişmez
törenleri arasına  katılmıştır..
 
Alık Raziye.. son derece çirkin ve aptal bir kızdır..
hiçbir erkek bu Alık Raziye ile konuşmaz..
hatta görünce tabana kuvvet kaçar..
Köpekköyde..
bu durum
Menekşe ana gibi akil sakinleri son derece üzer..
oturup uzun uzuun düşündükten sora..
bu dramatik soruna..
nihayet bir çözüm bulurlar..
 
Çözüm şudur.. 
 
Yılda bir kez..
Evli olmayan
Köpekköyün erkekleri..
Alık Raziyenin  bir metre önünde sıralanacaklar..
Start verilince
gençler fırlayıp kaçmaya çalışaşacak
Alık Raziye de onlardan birini tutmaya çalışacak..
ve eger tutabilirse..
Tuttugu erkekle evlenecek..
 
böylece..
Bir kurban karşılıgında
köyün diger erkekleri
hiç istemedikleri muhtemel eşten..
köyün ihtiyarlar mecliside
kendilerini üzen
bir dertten kurtulmuş olacaklar..
 
Yıl 1969..
4 ncü sınıflar İnek bayramını eda ediyorlar..
Mülkiyenin tüm..
Diger
Kerleri ve tüllap
"Sn.seyirci" pozisyonunda
Ferman okumaktan tutun
İnek gezdirmeye kadar
Bu bayramın
Tüm etaplarını
Büyük bir merakla
Aktif bir heyecanla.
ve
Kesif bir ilgi ile izliyorlar..
 
Günlerden.. Cuma..
Yer..Yurdumuzun zemin katındaki
Şanz elize adı verilen devasa salon..
Hava.. yagmurlu..
Yerler.. çamurlu..
Saçlar ..uzun ve ıslak..
 
Büyük bire ciddiyetle
Beton zemine..
Pencerelere dik açıyla
Boydan boya
Bir
Çizgi
Çizildi..
 
Son sınıflardan ..
Derbi marka dandik spor ayakkabı giymiş
10-12- kıllı ögrenci
Sanki 100 metre yarışına hazırlanan siprıntırlar gibi
Çizginin bir yanında yerleri 
Eşeleyip duruyorlar..
 
Derken..
Bir grup ögrenci 
Bagıra çagıra.. güle oynaya
Büyük bir vaveyla ile merdivenlerde
Salona girdi..
 
Bu grubun tam ortasında.
Yürüyen...
Gülüyor mu aglıyormu
Tam belli olmayan..
Koyu
Renk dallı güllü entari giymiş
Başını
Allı pullu bir yazmayla sımsıkı baglamış
Karamı kara... çirkin mi çirkin
Bir kadın...
 
itişmeler kakışmalarla
Çizgini öte yakasına.
Yani yerinde tepinen
Erkek ögrencilerin arkasına
Adeta postalandı..
 
Hakem selavat getirerek start verdi
ve
Yarış başladı..
Önde herifler arkada çirkin kadın
Milletin
"göster kendini Raziye.."
"haydi.. Alık Raziye.."
şeklindeki tezahüratları
arasında..
yarışmacılar
zeminin cümle kapısından Köpkköye kıvrılarak
son sürat yurttan dışarı çıktılar
heyecanla bekleyiş fazla sürmedi
yarışmacılar
köpekköyün sakinlerinin..
şaşkın bakışları
itlerinin
panik havlamaları arasında
bu zorlu etabı bitirerek..
tekrar yurt istikametine döndüklerinde
tezahüratlar birden kahkahalara dönüştü..
 
O da ne...!!!
 
Giderlerken alık Raziye Erkeklerin arkasında seyirtip
içlerinden birini yakalamaya çalışıyordu..
döndüklerinde ise..
tam tersi .. 
Alık Raziye en önde koşuyor..
Arkada ise tüm erkekler.
Alık Raziyeyi yakalamaya ugraşıyorlardı..
suratlarındaki ifadelerine bakınca..
Alık Raziyenin yakaladıkları anda parçalayacakları.. 
ayan beyan ortada gözüküyordu..
Alık Raziye de başına geleceklerin idraki içinde olacakki.
korku ve dehşetle..
önüne ne gelirse
yıkıp
panikle
seyirci kalabalıgını yarıp.. 
yurdun berberine sıgınarak
kapıyı arkadan sımsıkı kapatıyordu..
 
Erkekler ellerinden avlarını kaçırmış
sırtlanlar gibi soluk soluga sinirle etrafa bakarken..
Tüm tüllap
kızlı erkekli..
gülmekten yerlere seriliyorlardı...
 
Bu Yarış..
Mülkiyede yapılan son Alık Raziye 
Yarışı oldu..
Bir daha bu yarış hiç yapılmadı..
 
Bu yarıştaki
"Alık Raziye"
Kimdi biliyormusunuz..?
 
Neyse uzatmadan söyleyeyim..
Mülkiye tarihinin Son Alık Raziyesi..
Folklorden arkadaşım..
dünya şirini..
güleryüzlü
dost canlısı..
Sevgili Mehmet Karakaşın ahretligi..
 
Sevgili.. Kemal DANACI idi..
 
 
Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
 
 
 
 
 
 
 
 

12'nci Nüzhet Erman Şiir Ödül Töreni'nde yaptığım konuşma

Sayın Bakanlarım,
Nüzhet Erman Şiir Ödülünün Değerli Seçiciler Kurulu Üyeleri,
Bu törenimizi teşrif eden Sayın Ahmet Oktay ve değerli eşi,
Kıymetli şiir sever konuklar,

Mülkiyeliler Birliği tarafından düzenlenen Nüzhet Erman Şiir Ödülü törenine hoş geldiniz.

Mülkiyenin geçen yıl 150. kuruluş yılını kutladık. 3 hafta sonra 151 inci yaşımızı da geride bırakacağız.

Mülkiye’nin kuruluşu, öze önem veren, halka ve halk diline eğilen, divan şiirindeki bireyci anlayışın yerini toplumsalcılığın aldığı Tanzimat şiirinin sonlarına rastlar.

Serveti Fünun şiiriyle birlikte Mülkiyeli şairler Türk edebiyatındaki yerlerini almaya başlarlar.

19’uncu yüzyılın sonlarına doğru siyasal iktidara karşı güçlenen muhalefet içinde Mülkiyeli öğrenciler de vardır. Ancak, Hüseyin Siret gibi bir iki istisna dışında, imparatorluk döneminde yetişen Mülkiyeli şairlerin eserlerinde muhalif karakter pek fazla öne çıkmaz. Bunun nedenleri arasında Serveti Fünun şiirinin genel özellikleri olduğu kadar, öğrencilerin geldikleri çevrenin ve mezuniyetten sonraki beklentilerinin de etkisi vardır. Son 40 yıllık dönemde ise toplumcu şiir anlayışını benimseyen bazı şairler bu özellikleriyle öne çıktılar.

Mülkiyeli şairler hemen hemen tüm şiir akımlarının içinde yer almışlardır.

Örnek vermek ve anımsamak için birkaç isim sayılabilir:

-Cemal Yeşil ve Mehmet Çınarlı divan,
-Ahmet Reşit Rey, Süleyman Nesip, Hüseyin Siret, Faik Ali Ozansoy Serveti Fünun;
-Enis Behiç Koryürek ve Ömer Bedrettin Uşaklı hece,
-Vasfi Mahir Kocatürk Yedi Meşaleciler,
-Cahit Sıtkı Tarancı, Sabahattin Teoman, Muzaffer Uyguner ve Şinasi Özdenoğlu Yenilik;
-Nüzhet Erman hem Birinci Yeni hem Yeni Gelenekçiler ,
-bu konuşmayı hazırlarken antolojisinin ön sözünden yararlandığım Cemal Süreya ile Sezai Karakoç, Ece Ayhan, Tevfik Akdağ İkinci Yeni
-İsmet Özel hem toplumcu hem de Yeni İslamcı
Şiir akımlarını sürdüren, temsil eden, kuran ya da geliştiren şairler arasında öne çıkan isimler olmuşlardır.

Saydığım isimler arasında bu yıl 100’üncü doğum günü kutlanmakta olan Cahit Sıtkı Tarancı da var. Bilindiği üzere bu büyük şairimiz bir süre Mülkiyede okumuş ancak mezun olmamıştır. Bir yere, bir kuruma aidiyet için standart bir kriter bulmak zor olabiliyor. Bir görüşe, örneğin Cemal Süreya’ya göre, Mülkiyeyi bitir(e)meyen kişi başka bir okuldan mezun olmaz ise Mülkiyeli sayılabiliyor.

Bazı Mülkiyelilerin Mülkiyeliliği ise katmerli. Bu akşam burada buluşmamızı sağlayan Nüzhet Erman hem Mülkiye mezunu, hem de uzun süre Mülki Amir. Üstelik oğlu da Mülkiyeli.

Nüzhet Erman Şiir Ödülü törenlerini düzenlemekten dolayı mutluluk duyuyoruz.

Bunu sürdürmek kararındayız. Bir adam daha atarak önümüzdeki yıldan itibaren 11 Kasımın içinde bulunduğu hafta söyleşi ve toplantılar düzenlemeyi düşünüyoruz. Böylece bu akşam olduğu gibi hem Nüzhet Erman Şiir Ödülü törenlerini düzenlemeye devam edeceğiz hem de daha çok şairi anmış ve anımsatmış olacağız. 2 yıl önce Sayın Mustafa Şerif Onaran’ın katılımı ve katkıları ile Bir Cemal Süreya Akşamı söyleşisini düzenlemiştik.

Mülkiyeli şairlerle ve genel olarak Türk şiiriyle ilgili diğer bir niyetimiz yayına başlamak için çalışmalar yaptığımız Radyo Mülkiye’de her hafta şairler ve şiirler saati yapmak. Bunun için tüm şiir severlerin katkılarına ihtiyacımız var.

Sözlerimi güzel bir haber vererek bitireceğim. Mülkiyeli şair Nihat Etiz bey İzmir’de genç Mülkiyelilerle birlikte bir süre önce başladığı Mülkiyeli Şairler Antolojisi çalışmasını başarıyla sonuçlandırdı. Birkaç ay sonra bu yapıtı bir Mülkiyeliler Birliği Yayını olarak sizlere sunmayı umuyoruz.

Hepinizi Mülkiyeliler Birliği adına saygıyla selamlıyorum.

KARLUKLAR.(Kar Adamları)

Arkadaşlar..
Tuncer Gürdilin
kıvrak kaleminden..
öykü kıvamında..
"Oguz Destanı"
nında bahsettigi
"Karluk"
Aslında..
türklerin 2000 yıllık batıya hareketi süreccinde
insanlık tarihinin
çok önemli üç  kırılma noktasında
başrölü oynamış
kadim bir türk boyu (nun) adıdır..
Birincisi..
Önceleri Kuzey  sibirya steplerinin ( ili irtiş'in yukarı çıgırı)
bir halkı olan bu boya
karların ülkesindeki halk
ya da kar adamları anlamında 
"karluk" denilmitir
744 te
Uygurlarla birlikte güneye indiler .
artık karlar ülkesinin bir halkı degil..
çöller ülkesinin bir halkı oldular.
Yıktıkları
Göktürklerin mirasını paylaşma esnasında
anlaşamadıkları müttefikleri
Uygurlar tarafından batıya dogru itilince
Bu kez 
Onlarda Balkaş gölü civarında mukim  
Peçenekleri 
Aralın kuzeyindeki Oguzların topraklarına
iteleyip
Bu eski
Batı Göktürk topraklarını
Vatan yaptılar.
Talastan sonra ilk müslümanlıgı kabul eden
bu güçlü türk federasyonu..
Karahanlı ve Gazneli Türk imparatorluklarınında
çekirdek halkı oldular....
Zaten Cengiz sonrası dünya paylaşımında..
parçalandılar..
ve büyük bir kısmı
Hindlileşerek
bir kısmıda  iranileşerek ..
yokoldular..
Küçük bir topluluk ise.
Mogollarla birlikte Anadoluya gelerek türklüklerini sürdürdüler..
Bunların içinden
Rıdvan Karluk
ve
Tuncer Karluk (Gürdil)
Mülkiyeye girip..
Karlukluluklarını devam ettirdiler..
Göktürk (Türk)  Konfederasyonu
dagıldıktan sonra
Uygurları pasifize eden
çin büyük bir enerjiyle
türk steplerini çigneyerek
bir sel gibi batıya akmaya başladı..
Ama
aynı dönemlerde
bir Arap-İslam selide 
doguya akmaya başlamıştı..
İki ters yöndeki Tsunami
751 'de Talas'ta
Karşılaştı..
Tüm dünyada..
Rezeler yerinden Oynamıştı..
İstanbulda dahil
dünya
Ya çinlileşecek
yahut da araplaşacaktı..
Ama bu kararı ne araplar
nede çinliler verebildi..
Bu Kararı  Karluklar verdi..
Savaş üçüncü gün Çinlilerin Lehine degişti
Arap baglaşık ordusu sarıldı
kılıçtan geçirilmek üzere üzere iken..
Aniden..
Kuzey ve dogu yükseltilerinden..
Arslan Han
Komutasındaki 100 bin kişilik karluk ordusu
sel gibi çin kuvvetlerinin üstüne çullandı..
çin ordusu  kamilen kılıçtan geçirildi..
O tarihten sonra bir daha
çin asla iflah etmedi
"Bir  ovada iki ordu çarpışırken
orada geçmekte olan türkler..
yenilmekte olan güçlere yardım ederek
onları kurtardılar.."
şeklinde
menkibenin esas kaynagıda
bu talas savaşıdır..
Türklerin.. 
Aslında pragmatist ve 
Son derece planlı ve organize olan bir halk oldugu..
ve  bir çıkarları yoksa
Kahramanlık için çokta hevesli olmadıkları
Düşünüldügünde..
Onların
Bu karakterinin..
zayıfa yardım ilkesiyle taban tabana zıt bir davranış biçimi olarak ortaya çıkmıyormu..Arkadaşlar..
Bana göre..
Aslan Han tıpkı atası
Mete Han  gibi düğşünüyor..
mete diyor ki..
"eger
Sen elindeki  avantajı (askeri gücünü) efektif kullanırsan
iki kişi arasındaki kavgada
güçsüsün yanında yer alıp güç dengesini zayıftan yana bozarsan
bu çatışmada politik ve ekonomik olarak kazançlı çıkan taraf sen olursun.
muhtaca yardım edersen..
üstünlük sende kalır
yardım ettigin güç seni esir alamaz..
ama güçlüye yardım edersen senin gücün yokolur..
sen tebaa olursun.."
Yani..
Aslan Han..
3-4 gün savaşı uzaktan seyrediyor..
her iki taraf esas gücünden çok şeyler yitirdikten sonra
tam bir taraf tam galebe çalacagı zaman  güçlü konuma gececek 
yarın muzaffer ordu olup
güç kuvvet yetmez konuma gelecek  olan..
galibi  oracıkta avlayarak..
Hem Arapları kendine baglıyor
hemde halkının hayatı idamesini saglıyor.
Üçüncüsü..
Bu Karluklar..
Asıl önemli Rollerini..
Müslüman Türkler olarak..
Çinden kopup gelen..
Çogu hristiyan ve pagan olan
Cengiz ordularının
İrana (müslümanların Dünyasına)
ve hind avrupa topraklarına
Yüklenişinde en büyük destegi vermek le oynadılar..
Muhammet Harzemşahın İpek yolunun güvenligini tehdit etmesi üzerine
Cengiz
1219 yılında..
baglı federelere.
"toplanın".
çagrısının yapıp..
kendi
ordusunu
irtişin  kıyısına 
getiren
Cengiz. 
gerçi
Dünyanın en iyi 5 komutanına sahipti
ama  hordasının
sayısı..
ancak
20 bin kişi idi..
Günlerce ..
at sırtında..
taklamakan çölünün  
görüşü ve gözünü perdeledigi
kum  rüzgarları altında..
kısılmış gözleriyle.. 
Dogudan gelecek asli kuvvetleri bekledi..
ve çok geçmedi..
önce düzenli yer sarsıntıları..duyuldu..
arkasından ufuk hattı  tozla kaplandı..
ve
birdenbire..
uzun kargılı
kızıl atlı
200 bin kişilik bir Karluk Ordusu
ve Tunç tulgalı
Karluk Hanı Arslan Han (Enterasan Bu karluk hakanlarının tümünün adı Arslandır) 
Çıktı geldi..
Sefih Muhammet Harzemşah
aşagıladıgı cengize haddini bildirecegini sanarak
direnmeye kalkınca
olan oldu..
Türklere karşı direnmenin ölüm oldugunu ögrendiginde
Mogol süvarileri
batan güneşin kızıllıgında..
Hazar denizi  üstünde dört nala
güneşi zaptetmeye gidiyorlardı..
1219 yazından
İran dünyasının üstüne tam 5 yıl boyunca..
Dünyanın o güne kadar gördügü en korkunç tahrip gücü çullandı..
Herşey yakılıp yıkıldı..
Ekili tarlalar çöle dönüştü..
Semerkand,Urgenç,Merv, Baktra, Merv,Nişpur, Herat, Damgan,
Semnan,Rey kentleri tahrip edildi..
Harizm en güzel kenti urgenç direndigi  için..
Amuderyanın yolu degiştirildi..
Cengizin en sevdigi torunu Mütügen'in
öldürüldügü
Bamiyan (Afganistandaki meşhur buda heykellerinin bulundugu kent)
kenti..
Mütügenin kuvvetlerinin başına geçen karısı
tarafından yerle yeksan edildi..
burada ganimet alınmaktan vageçildi..
herşey Mütügenin ruhuna adanarak yakıldı..
dünyayı kökünden sarsan
bu Mogol Devrimi  sonrası..
Almanyadan Pekine kadar  
dünyanın
artık.
15 sene öncesinin dünyasıyla hiç benzer yanı  kalmamıştı 
eski dünya degildi..Artık..
Karluklar bir ay geçikmiş olsaydı yada gelmememiş olsaydı..
Subutay ve Kurtcebe'nin
20 kişiyle Kafkaslardan yıldırım hızıyla geçip ..
Rusyaya yaptıgı 
Yeryüzünün en olaganüstü akını yapılmayacak..
ve mogol adı
Avrupada çene titremelerine neden olmayacak..
bu durumda
dünyanın öte yanı
mogol devrimini hiç görmeyecek..
iran ve civarı 5.7 nisbetinde ufak bir depremle bunu geçiştirecekti.
 Siz gidi Karluklar.. Sizi gidi..
Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan..

iki Kaymakam--Viranşehir Kaymakamı Dogan GÜRBÜZTÜRK-Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey

Bir Gazete Haberi...
Urfa ,Viranşehir..
Kaymakamlık makamında
Kaymakam'a rüşvet vermek isteyen.. yolsuzluk sanıgı..
Üç şahıs derhal tevkif edildi..
Kaymakam Dogan GÜRBÜZTÜRK Bakan ve ilgililer tarafından tebrik edildi..
(3 gün sonra)
Bir Gazete Haberi...
Viranşehir Kaymakamı  Dogan GÜRBÜZTÜRK,
Arazi bölüşümünde Çıkar ve rüşvet çökertilmesi için
Mücadele ettigi bir zamanda..
21 Mayıs 1967 Pazar günü saat..16.00  civarında..
Muammalı bir şekilde Ölü olarak bulunmuştur..
Oguzların Bozok _Bozulus_ kolunun..
Dulkadirli *                                                           *Zulkadirli yada Zülkadriye  diye anılan bu şehir 1931 yılından sonra Maraş adını almıştır..
Türkmen Federasyonu içinde yeralan..
Begdili Boyundan..
Rakka isyanından sonra İç Anadoluya saçılan büyük cerit  aşiretinden..
Kırşehirin Hamit köyü Silsüpür Cerit Beylerinden..
Milli Mücadeleyi Anadoluda Bogmak için İstanbul tarafından Anadoluya gönderilen..
Ankara Valisi Mühittin'i keskin_ Kılıçlar Belinde..pusu ile yakalayıp..
(Sıvas'a) Mustafa Kemal Paşa'ya Teslim eden..
İnönü savaşında..
Kuvva-i milliye'ye 500 cerit süvarisi ile bizzat katılan..
Rıza Beyin (Silsüpür ) babası..
Halil Silsüpürün Torunu...
930 Kırşehir Hamit köyü dogumlu..
İlk okulu.. Keskin Cumhuriyet İlkokulunda ..
Orta okulu..Kııkkale Orta okulunda..
Liseyi... Hardarpaşa lisesi ve Kars Yatılı lisesinde Okuyan..
1957 Mülkiye Mezunu..
Yigit Mülkiyeli Abimiz ..
Dogan GÜRBÜZTÜRK..
Cerit atalarının..
Defalarca Osmanlı tarafından sürgüne gönderildigi..
(Rakka)* Urfa Viranşehir'e bu kez Cumhuriyetin bir Kaymakamı olarak        *Rakka=Urfanın arapça eski adı..                
Gönderilmiş..
Gider gitmez yıllarca kangrene dönüşmüş arazi bölüşününü çıkmaza sokan rüşvetçiler ve çıkarcılarla mücadeleye girişmiştir.. 
(Fikret Otyam Çok ihtiyatlı bir dille..)
Rüşvetçi ve çıkarcı aşiretle verdigi yılmaz hukuk mücadelesi nedeniyle bu çevrelerce al'ınan..*       Al= hile ile 
Bogularak öldürülmüş..
Bilahare intihar süsü verilmiştir.. der..
.....
Bir Küçük Şiir...
"Muammalı" ölümü ile ilgili
Kardeşleri Dedilerki..
Kor gibi ışıldayan gözleriyle..
O bir Dogan'dı..
Türk Kalesinde yalınkılıç bir kahramandı..
Nemrudun puşt zulasındaki..
Kara örümcegin agına..
İbrahim misali düştü kaldı..
Bilmezdi ki..
Her sona eren gün..
Kalleşe dost.. Yigide Düşmandı..
Burası Mezopotamya.. Burası Harrandı..
Topragı İhanet ...
Gözyaşı Kan'dı...
Mülkiyeli Abimiz Silsüpür Beyi..
Dogan GÜRBÜZTÜRK.. ..
Seni de Unutmayacagız..
Tıpkı Bogazlıyan Kaymakamı Kemal Bey gibi..
Hoşcakalın Dostlar..
Sevgi Saygı ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

Tuneli Gördüm Teşekkür

Sevgili KUTLU..
 
 
Tünel Göründü
başlıgı altında yazdıgın.
yüzyılımızın en büyük insanlık dramı
Saray Bosnanaki emperyal güdümlü
faşist katillerin mezalimi ile
Boşnak  direnişini anlatan..
muhteşem yazınız
bilahare..
 
Birinci Cihan harbinin patlamasına neden olan suikastı
ve
Büyük Atatürk'le muhabbet etme şerefine nail olan
Atatürkün Kayseride kurdugu Uçak fabrikasına..
bizzat Atatürk tarafından "Ustabaşı" olarak
görevlendirilen..
ilk uçak fabrikamızın ilk ustabaşısı..
 
Koca biryüzyılın 
ve 
Cumhuriyetimizin kuruluşunun özeti  
roman gibi bir hayat yaşamış olan..
Binlerce adsız kahramanlarımız arasında
mümtaz yerini alan..
Aslan gibi duruşuyla..
fikriyle zikriyle.
giyimi kuşamı ruhuyla
Çagdaş türk insanı prıfikliyle..
gelecek nesillere örnek olan..
 
Boşnak Türk'ü
Dev Adam
Mustaga Diyar Amca
hakkında
 
 Senin ve Mustafa Amcanın bizlere emaneti olan
kızı..
Sevgili Aygün hanımın yazdıkları
Yine
"Tüneli Gördüm.."
ana başlıgı altında..
4 ara başlıkla..
 
Sevgili Mustafa Kırali
tarafından..
 
kendi oluşlturdugu
ve ABD'den Japonyata kadar okuyucusu olan..
 
"Hatıralar Mektuplar..Müzik.."
 
bloguna konulmuş bulunmaktadır..
 
bence bu yazıların herkesin
ve özellikle
tüm bosnalıların
okumasının gerekmektedir..
 
Özgür Bosna .
için
"Hepimiz Bosnalıyız..
Hepimiz
Mustafa Diyar Amcayız.."
 
SSS..Mekan..
 
 
 
Ayrıca
Aygün hanım'ın
çok güzel anlatımı var..
kendisine
teşekkürlerimizle birlikte
benzer yazılarının devamını bekledigimizi 
iletilmesi çok yerinde olacagı düşüncesindeyiz..
 
mekan

12 Kasım 2010 Cuma

Tuneli Gördüm - 4 -Bir Bosna Dramı

Gerçek,
benim bu anlattıklarımdan daha ağır
Sevgili arkadaşlarım,

Mustafa Diyar Amca,  Garib’di
Onun garibliği yurdunu, ailesini, geçmişe gömmek zorunda kalışından geliyordu.
Birinci dünya savaşının patladığı ana tanık olmuştu.
Arşidük’ün konvuyu ile köprü başında suikasta uğrayışını görmüştü.

Sonra, onu Sırp ordusuna asker diye aldılar.
Osmanlıya karşı savaşmak zorunda bıraktılar.
İki metre boyunda devasa bir civandı.
Birkaç arkadaşı  ile binbir zorlukla kaçtı ordudan.
Silah doğrultmadı Osmanlı’ya, Türk’e
O, Boşnak’tı Müslüman’dı, Osmanlı’ydı, Türk’tü
Zorluklarla, kah dağları aştı, kah ovalardan geçti
Paris’e kadar ulaştı.
Asıl mesleği eczacılıktı
Paris’te,
Savaş yılları içinde bir müddet kaldı.
Biraz parası olur olmaz  İstanbul’a geldi
Cumhuriyet kurulmuştu.
Casus diye peşine adam taktılar.
Yıllar geçti.....
Mustafa amca ve ailesi Kayseri de kapı komşumuz oldu.
Biz onlarla komşu olduğumuzda
Mustafa Amca Hava ikmal merkezinden ustabaşılıktan emekli olmuştu.
Kayseriye yerleşmiş,
çerkez  asıllı güzel bir hanım ile evlenmiş, iki kızı olmuştu.
Küçük kızı , Mustafa Amca’nın Bambi’si, 13 yaşında ben ondört yaşımdaydım.
Akıllı bir kızdı, erken ilkokula okula başlatıldığı için
aynı sınıfta idik
Liseye elele tutuşarak gider, aynı çantayı taşır aynı cepten leblebi yerdik.
Çocukluk sırlarımızı paylaşırdık
Ah! Mustafa Amca.
Yurduna, kardeşlerine, anasına, babsına hasret giden Mustafa Amca
Anlatırdın, o Boşnak şivenle ne hatıralar, ne hikayeler...
Biz çoluk çocuk, büyük küçük dinlerdik bal kıvamında anlattıklarını
‘’Ağzıdan bal dökülüyor’’ derler ya,
İşte öyleydi senin anlattıkların
Gittiğin yerde rahat uyu, Mustafa amcam....
Kutlu