25 Temmuz 2011 Pazartesi

BİLİNMEZE YOLCULUKLAR 8

Sultan,
VI. ncı Mehmet Vahdettin Han,
Oğlu,Mehmet Ertuğrul  ile beraber,
Dolmabahçe sarayından çıktı.
Kasım soğuğunda,
Saray'ın iskeleye bakan ,
Geniş,mermer merdivenlerinde bir an duraksadı.
Atalarından kendine miras,
Osmanlı Topraklarından,ayrılmaya karar verdiğinde.
Belki de,birgün,
Geri döneceğini umuyordu.
 
Topraklarını işgal eden,
Şimdi de ,kendisini topraklarından çıkarmayı vaat eden ,
İngiliz'in,
Boğazda bekleyen "zırhlı" sına binmek için,
İskelede bulunan,
İngiliz motoruna doğru yürüdü..
Kamburumsu sırtını,
Ve çökük omuzlarını dikleştirdi.
Ve İngiliz subayı " Bennett " in elinden tutarak
Adımını kaldırdı..
 
Vahdettin'in,
İngiliz motoruna binmek için attığı adımın arkasındaki ayağı
Osmanlı Topraklarına basan,
Son,Osmanlı Hükümdarı'nın ayağı idi.
O ayak,
Yerden kesildiğinde,
Tarihler,17 Kasım 1922'yi gösteriyordu.
Ve daha önce,
1 Kasım 1922 de
TBMM kararı ile,
Resmen ortadan kaldırılan Saltanat,
Fiilen de sona eriyordu.
Bu öyle bir son idi ki,
Padişah olamayan Ertuğrul 'un,
Oğlu Osman ile başlayan, Osmanlı İmparatorluğu.
Tam 622 sene sonra,
Otuzaltı Padişahlı kuşaktan sonra,
Vahdettin'in oğlu,
Padişah olamayan Ertuğrul ile,
Son buluyordu.
 
 
Motor.
Puslu ," Boğaz" da bir müddet yol aldı.
Deniz'in ortasındaki siyah hayalet,
Son İmparatoru yuttuğunda,
Başlayan," Sürgün" ün,
Yıllar içinde, eriyip kaybolan, Yeniden Saltanat hayalleri ile,
İtalya'da,
San Remo'da,
" Villa Magneilo" da,
Biteceğini.
Kimseler bilemezdi..
 
 
Evet,
Sürgünler,bir kere başladımı,
Nerede,nasıl biteceğini ,
Kimseler bilemezdi.
36.ncı ve son Osmanlı Padişahı,
Sultan, VI.ncı Mehmet Vahdettin.
Sürgüne gönderildiği tarihten,
Dört yıl sonra,
İtalyada,
San Remoda,
Kalp yetmezliğinden öldü.
Acı olan,
Borçlarından dolayı,
Tabutuna ,Haciz konması idi..
O yılların şartlarında,
Türkiye Cumhuriyeti,
Cenazeyi sahiplenmedi.
Ölüsüne sahip çıkan,
Suriye Tarafından,
Şam'da defnedildi.
Tek oğlu,Veliahd Ertuğrul ise,
22 yıl sürgün hayatından sonra,
1944 te,
Kahirede öldü..
 
 
Kayıklar çalışıyordu,
Kağnılar,
Çamurla savaşıyordu,
Sarı Öküz,
Kendi boynundaki boyunduruğu hiçe sayıp,
Ülkenin boynundaki boyunduruğu kırmak için çarpışanlara,
var gücü ile,
Silah,cephane,erzak taşıyordu..
Ve ,bir Mehmet ölüp,
On Mehmet dirilirken,
Tüm bu direnişe rağmen,
Düşman,
Anadolu'nun böğrüne,
Bir "kangren" gibi yayılıyordu.
Yine de ,Kader, ağlarını,
Hiç kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde örerken,
Büyük Zafer,
30 Ağustos,
Kurtuluş günü yaklaşıyordu..
 
Zafer, Mazlumun du.
30 Ağustos 1922 de kazanılan Zafer'den sonra,
5 Mart 1924 te,
Son Halife Abdülmecit Efendi de Yurt dışına çıkarıldığında,
Genç Türkiye Cumhuriyeti  ve " O" nu kuranlar,
Büyük bir coşgu ve Vatan sevgisi ile,
Devrimlere başlayacaklardı...
 
600 yıllık bir Saltanat,
400 yıllık bir Hilafetten sonra,
Modern,Demokratik,Laik sosyal bir Hukuk devleti kurmak
öyle ,
Hiç te kolay bir şey değildi.
 
 
Şimdiki Gençlere,
Büyük Atatürk'ün en büyük vasiyeti.
 
" Gençler,Cumhuriyeti biz kurduk,
  Sizler yaşatacaksınız "
 
sözlerinde saklıdır...
 
Ve, O Büyük insana verebileceğimiz tek bir cevap var,
 
" Vatan,sana Minnettardır "
 
 
Selam ve sevgilerimle,
Saner Tuncer Gürdil
25.07.2011 Aşkabat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder