4 Kasım 2009 Çarşamba

Armut ve Kavut Meselesi

Sevgili Servet..
 
Eh ben ne diyim şimdi..
araya
Bedri Rahmi'yi sokuşturup..
bizimde lafımızı bogazımızda bıraktın..
 
Elbette..
Armut taze olarak dişlenip yenilirse makbuldur..
herşeyin tazesinde oldugu gibi...
ancak..
11 yy.da..
atın sırtında hayatını geçiren..
Bu  dünyanın efendileri.. 
oguzlar 
taze armutu buldularda
dişlemekten mi imtina ettiler..
Zaten genelde..
buldukları da..
yabani armut yani ahlattı..
Armutu
Orta Asyadan beri biliyorlardı..
Tazesinide biliyorlardı..
Hatta
Yiyorlardı da..
ama..
herdaim
Tazesini bulmak
Çok zordu..
Buldukları da
Genellikle daglardaki.. 
yabani armuttu..(Ahlat..)
Zaten.. türkmen kadını ..
Yanında taşıdıgı ahlat kurusunu ögüterek..
Darıyı un haline getirerek..
Yani
darı ununa biraz tat katarak
çoluk çocuga yolluk olarak yediriyordu..
Arpa, bugday, bal ya da  şekeri buldugu zaman..
bu kez
ayrı malzeme ile
aynı karışımı yapıyordu....
En güzel kavut yapan ise.. Bana göre..
Sıvasın Gürün ilçesinin
Yuva ("Yıva".. oguzların 24 boyundan birinin adı) köyünden..
Milli boksörümüz..
Seyfi Tatarın Anasından dolayı
Büyük ninesi.. 
Türkmen kızı  ..
Melek Hanım..  (Kılıç) 
Kavutu..
Aynen..
1000 yıl önceki ninelerinin yaptıgı tarife göre yapardı..
 
Dedigin gibi kavutun asıl malzemesi ..
armut kurusudur..
 
Armut..
bu et obur taife için..
çok önemliydi..
hatta..
yerleşige geçtikleri yerlere  
"Ahlat"
adını verecek kadar önemliydi..
Armut..
bu neşeli insanları için..
o kadar önemli idiki..
 
 
bu yüzden..
dagdaki iyisini yedikleri için..
ayıları bile kıskanıyorlardı..
 
Armut deyip geçmiyelim..Sevgili SS..
 
Hiçbir topluluk 
armutun kıymetini
bu oguz türkleri kadar takdir etmemişlerdir..
Bunlara.. 
Ataları "oguz" olan.. 
Bedri Rahmi ve Tahir Göksoy ve dahi Şükrü Babacan da dahildir..
bir düşünsene..
hangi toplumda..
bizimki kadar armut üstüne türkü vardır..
malatyadan Selanige kadar..
Mesela..
armutu dişleyelim dibinde kışlayalım..malatya..
 
armut dalda kız  (Kirazda )bahçede Sallanır..(Erzurum..)
 
evlerinin önü armut agacı..
dökülmüş yapragı kalmış agacı.. iç anadolu..
 
ben armudu dişlerim yalelel yalelel..
sapını gümüşlerim.. yarelellim..(Selanik..)
 
Armut Agacı, armut agacı..Başında tacı..
Kalksın semah eylesin anaylan bacı.. (Turgutlu..)
 
armut dalda esniyor..
Birbirini besliyor..(Burdur)
 
Armuttan kayacagım 
sallan gel bakacagım..Zile..
 
Armut idin günden yarım yarıldı..
ah ne dedim kömür gözlüm darıldı..ankara
 
 
 Armudu alanda var..Sıvas..
 
Armut agacına yaslanmayın..
Yarim var diye güvenmeyin..(Malatya..)
 
Armut dalda dik durur..Sögüt-Geyve..
 
Armut dalda esniyor...
Dibinde yigit durur..(Burdur..) 
 
Ya işte böyle Sevgili  SS...
Armut diyip geçme.. lütfen..
 
 
Bu  demir  insanları..
yaşadıkları..
zorlu yaşam koşulları..   
hemen hemen her gıda maddesini  
Kurutmak (konserve etme) zorunda bırakıyordu....
 
Binlerce  yıl önce..
Sibiryanın Ren Geyigini..
Buzlu yeniseyin ve irtişin  balıgını
Peksimet üsülü kurutan..
 
Ya da..
bunları..
gömerek dondurup
ihtiyaç halinde çıkarıp yiyen.. 
"Yiyeceklerin hijyenik ortamda prezerve teknikleri..
Uzmanı
Bu insanlar için..
Armut da bir istisna... Olamazdı..!
 
 SS..
Sevgili Gurmemiz.. Büyük Şef.. Vecdi Ustanın ..
yazısında..
kendisini Van'lı olarak tanıtan bazılarının..
kurutmanın.. 
bir urartu yemegi oldugunu iddia ettikleri
(Dolayısıyla kendilerinide urartulu olarak göstermeye çalıştıkları )
kaydedilmiş..
 
Bu son yıllarda..
Kadavra kültürleri hortlatıp..
Kendilerini (mevcudu kalmamış) etnik gruplara sokup..
yeni geçmişler yaratmaya çalışan..
ne idügü kendinden menkul..
bir tuhaf kesim türedigini  görüyorum..
Bu yeni moda hakkında da da bir kaç laf edecegim..
ama
yer kalmadı..
başka sefere inşallah.. 
 
Şimdilik ..
Hoşçakal..
Dostum..
 
Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
FREE Animations for your email - by IncrediMail! Click Here!

Armut ve Kavut Meselesi

Kıymetli Sermuharririmiz,
Bu gavutun içinde öğütülmüş armut kurusu da varmış...
Elbette tadına bakmak isteriz...
Hakkında bu kadar bilgi döktüren Vecdi dostumuz denemeden edemez.
O sıra yanında olmak lâzım.
Lâkin  Bedri Rahmi aşağıda da görüleceği üzere,

"İşte armutlarımız çırılçıplak
Ne avret mahallerinde yaprak
Ne de kendilerini verirken naz ederler"
arkasından da,
"Isır meyveleri tosunum birer birer
İnsanoğlu cennetlerin en güzeline
Meyveleri ısırarak girer."
diyor.
Demek ki kurutmaya bekletmemek lâzım...
Isırarak yemeli...
 Armudu o haliyle muhafaza için ne yapmak lâzım geldiği
ekteki kısaltılmış çeviride mevcut.

                                                                           



Oğlum Mehmede
Meyvelerimizi Takdim Ederim
 İşte armutlarımız çırılçıplak
Ne avret mahallerinde yaprak
Ne de kendilerini verirken naz ederler
Üç aylık sabinin gülüşü
Yağmurun kendiliğinden dökülüşü gibi
Herşeylerini verirler
Yabana atma meyvelerin şehvetini tosunum
Şehvetle nur
Yalnız meyvelerin cennetinde
Haşrüneşr olur
Dalından ayrılan meyveye kulak ver
Hâlâ içerisinde toprağın uğultusu
Ve için için akan serin çeşmeler.
Isır meyveleri tosunum birer birer
İnsanoğlu cennetlerin en güzeline
Meyveleri ısırarak girer.
Oğlum Mehmede meyvelerimizi takdim ederim
Dilerim Allahtan
Meyve ağaçları sıralansın ömrün boyunca
Hazzın biri tükenmeden
Öteki yansın dallarda alev alev
Ve rüyalarına salkımların buğusu dolsun
Cürmün çağla taşlamaktan
Yaran böğürtlen dikenlerinden
Ölümün ağulu dutlard
                             Bedri Rahmi Eyüboğlu

FREE Animations for your email - by IncrediMail! Click Here!

Kazgan ve Kavut Üzerine Üçleme



Merhaba.. Gençler..
Günaydın..Ey Cemaatı Mülkiye..

Toplumsal travma yaşadıgımız..
Bu son günleri..
aynı zamanda..
Camiamızın..
dayanışmaya en fazla ihtiyaç duyulan
günler olarakta kabülünün gerektigini düşünüyorum..

Annemin lafıyla..
"Agız tadımız bozulmasın. yeterki.."

Agız tadınızı bozulmasın diye..
Size bu haftanın "Çeşni" yazısını
Gönderiyorum..

Bir mülkiyelinin..
Akılespri ve bilgi yoluyla..
Bir kelimeden..
Ballı loma tadında..
neler üretebilecegini..
bir görün..
diye..
(İşte.. Ben bu nedenlerle..
Hayranıyım.. Şu Mülkiyeliligin..)

Gazetemizin ikramıdır..
Buyrun...
Afiyet bal şeker olsun..

Namınıza ve adınıza....
Büyük Şef..
Vecdi Usta'ya teşekkürlerimle birlikte..

Herkese ..
SevgiSaygı ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA..
(Sermuharrir)





Kazgan ve Kavut Üzerine Üçleme








Sevgili Ser Muharririm



Cumhuriyet Bayramı'nda kısa İzmir gezim sırasında gönderdiğin kavut meselesini ancak bugün okuma fırsatı buldum. Çok önemli bir hatırlatmada bulundunteşekkürler. Daha önce de temas ettiğim gibiyemek konusundaki notlarımı yeniden değerlendiren hazırlığım sürerkensenin anımsatman olmasa kavut aldığım notlar arasında sıkışıp kalacaktı.



Özel yaşamla tarihimize ilişkin bilgilerde olduğu gibi yemek tarihimiz açısından da günümüze yansımaların zaman boyutunu çoğunlukla atlıyoruz. Batılı müellifleri kıskanıyorum. Özel yaşamla ilgili tarihlerini öyle güzel süslüyorlargünümüze taşıyorlar kiimrenmemek mümkün değil. Ben de kendi ilgi alanımdamutfak işlerindezaman buldukça notlar çıkarıyorum amahenüz gün yazane çıkacak olgunlukta değil.



Şimdi gelelim şu kavut konusuna. Burhan Oğuz'un Dictionnaire Archeologique Des Techniques (Paris 1963)'den aktardığına göresadeyağ tüketimi Çinlerden Türk-Moğol boylarına geçiyor. Daha önce doğrudan hayvan yağı tüketilirmiş. Kâşgarlı MahmûdOğuzların içyağa yağ dediklerini belirtirsag yag ise tereyağdır (sagsağlıklı anlamında da kullanılmaktadır). Moğolcada tosun sözcüğü tereyağ anlamında kullanıyor. (Acaba "tosuncuk" da buradan mı geliyor dersin??) Ahşap ve sığır derisi yayıklarda imal edilen üretilen tereyağ rafine edilirmiş. Nasıl mı? Kabuğu çıkarılmış darı ile kaynatılarak… Sonra süzülürağzı sıkıca bağlanan bir sığır işkembesine konulur ve muhafaza edilirmiş. Süzülen darı dasüte karıştırılıp yenirmiş.



Şimdi sütle darıyı karıştırdık dedik. Bunu biraz daha geliştiren oğuz boylarınındarıyı önce kaynatmayadaha sonra bunu kurutup öğütmeye ve de sonra yağ ve şekerle karıştırıp yemeğe başlamışlar. Kâşgarlı Mahmûdqagut'u böyle tarif ediyor. Sözlüğün bir yerinde qagut'u qavut olarak anarak"darıun ve şekerle karıştırılır ve yenir" diye anlatıyor ve bunun yeni doğum yapmış kadınlara yedirildiğini söylüyor. Prof. Dr. Reşat Genç1982 tarihli bir araştırmasındaKâşgarlı Mahmûd'un bu tarifini"bir çeşit irmik helvası" diye nitelyor.



Kengerli Türklerde ve Karakoyunlulardakavutun Hızır Bayramı'nda yenildiği biliniyor. Kengerli Türk köylerindeBezelekbuğdayarpaağ ve kara nohutmercimekşahdanameke (mısır) tanelerinin ıslatılıp kavrulması" ile elde edilen kavut unundan helva yapılması gerçek bir törendir. Bu törenin önemli bir unsuru da niyet tutulup uykuya yatılmasını da içeren "kavut falı"dır.



Derleme sözlüğündeGavut karşılığı da şöyle"Kavrulmuş tahıl unuÖğütülmüş armut kurusu unuBulgur elendikten sonra geriye kalan unlu kısım"



Bu tarifkavutu dini söylencelerimiz arasına da sokmuştur. Arapçada kavrulmuş un anlamına gelen "Sevîk" karşılığı olarak "kavut" kullanılmıştır (Hz. Peygamber nikah parasını çok fazla istemekten men etmiştir. Bizzat kendisi hanımlarından bazılarını on dirhem mehir ve lüzumlu ev eşyalarıyla almıştır. Bunlar el değirmeniibrikiçi lif dolu deri döşek gibi şeylerdir. Hz. Ali ailelerinden birine nikah parası olarak iki müd (=1/2 sa'1sa'~3kg) arpadiğerine iki müd hurmaöbürüne de iki müd kavut vermiştir.Diyanet İşleri Dergisi- Mart 2002)



Halkbilimciiç hastalıklar uzmanı Mustafa DumanTrabzon-Maçka'da 1950-1960 Arasında Geleneksel Mutfak Kültürü araştırmasındakavut hakkında şu bilgiyi verir:



"Kavut: Kavrulmuş arpa unundan yapılan ve balla ya da tereyağlı şerbetle yenilen tatlı lapaya "kavuk" denir. Daha çok Maçka'nın arpa yetiştirilen yüksek köylerinde yapılır. Yapılışı 'kuymak' gibidir. Kavut lapa kıvamını alınca ocaktan indirilir ve yağ tavasında hazırlanan tereyağlı şerbet kavutun ortasında açılan çukura dökülür. Kaşıkla bu şerbete bana bana yenir. Ya da kavutun üzeri kaşıkla pürtüklenir ve bu pürtüller balla doldurularak karıştırılıp kaşıkla yenir."



Maçka'daki bu kavutta tereyağın ilavesitereyağın rafine edilmesinden sonra darının süte karıştırılıp yenmesini akla getirdi banayöntem biraz farklı da olsa.



Mehmet Ali ÖzGürün tarihinde"Kavut isebu yiyeceğin yani kavurganın dövülerek veya öğütülerek pekmez veya şekere veya şerbete karıştırılarak yenecek hale getirilmesi halidir" der ve bunun Gürün'de halen yapıldığına işaret eder.



Gümüşhane'de ise gavut çorbası günümüzde şöyle yapılmaktadır: "Sacda kızartılan buğday veya arpa öğütülerek un haline getirilir. Bu una gavut denir. Kaynatılmış suya kavut dökülür ve pişirilir. Yenileceği zaman tavada kızdırılan tere yağına şeker ilave edilerek servis yapılır."



"Az miktarda buğday ve arpa ile çok daha az miktarda mısır ve kabak çekirdeğinin yağsız olarak kavrulup değirmende çekilmesiyle elde edilen" kavut unun bir ölçek su ile bir ölçek suya karıştırılmasıyla yapılan çorbaya Artvin Şavşat'ta da "kavut çorbası" deniliyor. Aynı yörede unun sadece arpadan elde edilmesi gerektiğini belirtenler de var. Kavut çorbasını Şavşat ile sınırlamak hatalı olurbirçok yörede de benzeri çorbaya rastlanmaktadır.



Nevin HalıcıGümüşhane ve Bayburt'ta kahvaltıda tercih edilen çorbalar arasında kavutu da gösterir.

Hürriyet Gazetesi eki Kelebek'te yazılarını zevkle okuduğumGümüşhane doğumluSahrap Soysal"çocukluğumuzda leblebi tozu gibi kavut yerdik" diyor.



Kahvaltı denilince akla Van gelir. Van yöresinde buğday unundan yapılantereyağlı kahvaltılığın adı da gavuttur. Vanlılar bunu Urartululardan kalan bir gıda olarak niteliyorlar. Aslında gavut kurutu çağrıştırıyor kibu ayrı inceleme konusu.



Lafı çok mu uzattım nedir ? Anadolu'da kavut kültürünü en yaygın yatanlara selam olsun diyelim ve Konyalı Aşık Celali'nin XIX. yüzyıldan dörtlüğü ile sözü noktalayalım:



Erişte der ki sıra benimdir



Saçlarda kavrulup yanan serimdir



Kara kavut der ki mevla kerimdir



Nice dişsizleri mihman eyledik.





Daimi muhabbetle

Vecdi





Kazgan ve Kavut Üzerine Üçleme



Sevgili
Vecdi SEVİG..
Büyük gurme..

Madem ki.
Söz
Bizim Anadolu'nun ..
kültürünün kaynagı olan...
"Oguzların..Yemek kültürü"nden açıldı..


Şimdi..
Bende..
Senin ehil oldugun
Bu konuda ..


Haddim olmayak..
O kitaptan okudugum bir "oguz yemegi"nin tarifini yazacagım..

Bu oguz yemeginin..
orjinal adı ..
"Oguz Kavudu"


Faruk Sümer Hocaya göre..
Oguzelinde (Aralın kuzey dogudu Sirideryanın kuzey stepleri..)
ve
Daha sonra İranda..
Kavut,
darı, yag ve şekerin bir ölçüde karıştırılmasıyla yapılan..
bir oguz yemegi..

Anadoluda ise..
kavut..
Kavrulmuş arpa ve ahlat kurusunun iyice ögütülmesiyle yapılıyor..

Kavuttan yiyen Prof. Sümer..
insanın bogulacak gibi oldugunu söylüyor..

Bu oguz yemeginin adı aynı zamanda..
Horasanda ve Kirmanda..
oguzların yagma yönteminin de adı olmuş..


"oguz kavudu yöntemi.."
sakladıkları paraları çıkarmaları için,
varlıklıların agızlarını toz toprakla doldurma yöntemi imiş..

Faruk Hoca.."Benzetme yerinde.." diyor..(Sh.124.)

Ustacım..
Tarif.. Hocadan..
Yapması senden..

Buyrun afiyet olsun..
Sevgiler..Saygılar ve Selamlar..

Mekan DEMİRKAYA















Kazgan ve Kavut Üzerine Üçleme



Sayın Ser Muharririm;


Gribin son cinsinin belirtilerine çok yakın göstergelerle evde geçirdiğim günlerden sonra aksıra tıksıra da olsa ortalığa çıktım. İlk günlerinde tecrübeli bir gripzededen taktik almak üzere seni aramıştım. Önerilerin çok faydalı oldu. Ama, her tedbire karşın bir haftayı aşkın süre dört duvar arasında kaldım ve eski defterleri karıştırdım. Benim defterlerimle tencerem, tavam yan yanadır. Malum aklım fikrim yemekte. Çorba ile ilgili bir yazıyı tamamlamak için kitapları raflarından indirdim.


Orta Asya'dan getirdiğimiz lezzetler arasında bulunan tutmaç günümüzde de birçok yörede afiyetle yenir. Tutmaç Oğuzlar'da nasıl pişiriliyordu? sorusunu yanıtlamak için, Prof. Dr. Faruk Sümer'in kitaplıkta biraz arkalarda kalmış olan, Oğuzlar kitabını bulmam gerekti. 1965'den bu yana çeşitli kereler basılan kitabın bende, 1999 baskısı var, biraz daha genişletilmiş; ölümündün üç yıl önce 1992'de Sümer'in kitabın son hali için yazdığı önsözden bunu anlıyoruz.


Sevgili Ser Muharririm;


Konuyu toparlamam gerek. Kitabın 380-381. sayfalarında Ebû İsak divanından naklen verilen gibi olmasa da günümüze uyarlı tutmaç için ıslatılmış yeşil mercimeğin suyunu süzüp yeni su ekleyip ocağa koydum ve Sümer'in kitabını biraz karıştırayım dedim..


Sayfa 61'e gelince birden durdum:


"Kuş yavuzı sagzıgan
Yığac yavuzı azgan
Yer yavuzı kazgan
Budun yavuzu Baragan."


Prof. Dr. Sümer hemen, "yani" sözcüğünü araya koymuş ve devam etmiş;
"Kuşun kötüsü saksagan
Ağacın kötüsü azgan (yaban gulu)
Yerın kötüsü kazgan (bataklık)
Halkın kötüsü Barsgan(lar)"

Kazgan? Evet kazgan, bataklık. Birden boş boş bakındım etrafıma. Bunca yılın Mülkiyelisi olarak Kazgan demiş geçmişim, şimdi tutmaçla ilgilenirken Kazgan'ın ne olduğunu öğreniyorum.


Kâşgarlı Mahmûd'a da bakmak gerek değil mi? 2005 Kabalcı baskısı var bende. Sayfa 419-420 :
qazgan: suyu aşınmış, üzerinde oyuklar ve çatlaklar olan toprak.


Ser Muharririm;


İsa'nın çarmıha gerildiğini henüz öğrenmiş biri olarak duraksadım. Aklıma Kazgan'ın önce Kazan olduğu geldi.


Kazan Dergisi'nin de başlangıcı malum, 1937'ye dayanıyor. Okul yeni Ankara'ya gelmiştir, İstanbul'un hareketli ortamında bozkıra gelince öğrenciler yaşamı hareketlendirmek için bir dergicik çıkartmaya karar verirler. Şakir Ağanoğlu, derginin imtiyaz sahibi, Cahit Kayra Mesul Müdür. Teksirde çoğaltılan ilk sayıyı Okul Müdürü Emin Erişirgil Kayra'nın elinden alırken gülümseyerek "Memnun oldum" der, ikinci sayıyı götüren Kayra'ya Erişirgil tepkilidir: "memnun olmadım!" Nedenini Cahit Kayra, 1938 Kuşağı'da anlatır. Dönemin öğrencisi Cihat İren, Nazım Hikmet'in 1930'da kendi sesiyle plağa da okuduğu Bahri Hazer'in "Hazerde dost gezer, e.....y!../düşman gezer!"dizelerine benzetmeye çalışarak, "Kazan'da kıl gezer, ot gezer hey et ne gezer" diye yazar. Cahit Bey, yıllar sonra kitabında, eleştiriyi haksız olarak nitelemişti. Kazan dördüncü sayıda kapatılır…


Eee.. sonra? Değerli Ser Muharririm, Sevgili Mekan; Kazan'dan Kazgan'a geçişte acaba bataklık ile ilintili bir bilgi var mı? Ne de olsa kapanmaya giden yolda esinlenilen dizeler arasında, "Hazer ölü bir göle benzer!/Uçsuz bucaksız başı boş tuzlu bir sudur Hazer!" de var? Acaba, Kazan denemesinin ardından ağabilerimiz, suyu aşındırmayı, üzerinde oyuklar ve çatlaklar oluşturmayı ve böylece "qazgan"a ulaşmayı mı istemişler??


Bunu ne Güzin Abla'ya ne de Haydar Dümen'e sorabilirim.


Muhabbetle, sağlıklı günler


Vecdi






.





19 Ekim 2009 Pazartesi

SERMUHARRİR SÜTUNU

MEKAN DEMİRKAYA
Seçilmiş Yazılar
*

...D U R Y O L C U...!

Teşekkürler..
A.Cengiz ..

ve
Çok haklısın..
Özellikle..
Çanakkaleyi görmeyenler için ..
Bu tanıtım filmi....
Tek kelimeyle.. Harika..

Çanakkale...
Bizim ulus ve yurt bilincimizin start aldıgı kutsal bir mekandır..
Çanakkale..
Mehmetçiklerin..
ilk kez vatanlarını koruma bilincine sahip oldugu..
İlk kez sadece Vatanları ve Bagımsızlıkları için..
" YA ZAFER..YA ÖLÜM.." dedigi......
ilk Kutsal bir vatan savunmasıdır...

bin yıl sonrada çanakkale olacaktır..
hiç kuşkun olmasın..
Çanakkale..
Mustafa Kemalin Dogdugu yerdir..

Bu nedenle.. Türk'lerin "Masada"sıdır.. Çanakkale..
Kutsal bir Mekandır..

Çanakkale...
Bizi yoketmek isteyen... kapitalistlerin..
Bizi mahvetmek isteyen.. emperyalistlerin..
Bizi parçalayıp yutmak isteyen... Müstevlilerin
ilk kez ezberlerinin bozuldugu yerdir..
Tüm Antiemperyalistlerin..
tüm antikolonyalalistlerin
Umutlarının yeşerdigi yerdir..Çanakkale..

Çanakkalede Mehmetçik vatan sevgisinin ulus bilincinin..
bir güneş gibi..
herkesi herşeyi aydınlattıgı yerdir..
Mehmetçigin vatan Sevgisi..
kavimlere örnek olmuş ve ilham vermiştir...
paralı asker olarak
Çanakkaleye gelenler..
Özgür ve Bagımsızlık degerleriyle ülkelerine dönmüşler..
ve katılan toplulukların hemen Hemen hepsi..
Çanakkale'yi müteakiben..
Bagımsızlıklarına kavuşmuşlardır..
Bu nedenle...
bizim oldugu kadar..
tüm bagımsızlık kavgası veren tüm ulusların da Mekkesidir Çanakkale..

Çanakkale..
Sn Başbakanın Degerli Tesbitinin aksine..

Zaferden başka hiçbirşeyi düşünmeyen Memetçiklerin
Vatan sevgisi ile taçlanmış..
Bagımsızlık bilincidir..

Bagımsızlıgın bedeli Kahve degil..
Mehmetcigin tatlı canıdır..
Bedeli..
Mehmetçigin egilmez başıdır..
Bedeli..
Mehmedin..
Genç bedenidir..
Bedeli..
kandır
kurşundur..
gözyaşı
sıla hasreti
ana baba yar hasreti ile yugrulmuş
sevgi ve özgürlük tutkusudur....
türkü.. agıt.. ve gurur ve
Nihai Zaferdir..
Düşmana Kahve çay meşrubat ikramı degildir..


Sn Başbakanımızın Dediginin aksine..
Onlar Çanakkaleye bizim ikram edecegimiz ..
törkiş Koffiyi içmek için gelmediler..
(Kaldıki.. Bu zatı muhterem..
Nerden çıkardı..?
Bizim Çanakkalede düşmana kahve ikram ettigimiz..
mavalını..
hiç anlamadım..
Yarım milyona yakın insan..
bizim ikram ettigimiz kahvedenmi öldü acep ...!
İlla bir büyüklükten bahsetmesi gerekiyorsa..
Mustafa Kemal Atatürkün..Çanakkalede yatan işgal kuvvetlerinin
askerleri için.. onların analarına söyledigi lafları niye söylemedi anlamadım gitti..
Yoksa niyeti oradaki bizim askerimizin niye oldugunu unutturup..
bu lafını..
düşmanına kahve ikramında bulunan bir türkün..
kürt kardeşinden.. vatanını esirgememesi gerektigi yolundaki..
dandik mesajına malzeme yapmak için söyledi..?
Anlayan beri gelsin..
muhterem in makamına duydugumuz saygıdan dolayı..
ettigi lafı..
biz ciddiye aldık
ama
körolası havsalamız almadı..l

Ayrıca ..
Çanakkale mevzileri..
Bizim Kırıkkaladeki "Koçak Kırtasiye"nin karşısındaki
"Beşiktaş Kıraathanesi mi.."?
yoksa.. Bizim Fakültenin karşısındaki
"Babanın Kahvesi "mi?
Sonra..
Mehmetçik kendisinin bile bulupta içemedigi kahveyi..
Nerden bulupta nerde coniye ikram etmiş..
Masa olarak..
Şehit bedenlerinimi kullanmışlar..?
hadi Bizim Memmet.. becerdi..
kahveyi buldu..?
diyelim..
Peki.. fincanları tabakları nerden buldu..?
Suyunuda beraberindemi ikram etti acaba..?
işte bu soruları valla ben sormuyorum..
bu Körolası Muhalif Havsalam soruyor...

Benim bildigim kadar..
Çanakkalede..
tek bir ikram hikayesi var..
Oda..
915'in kavurucu yaz aylarında..
Bogaz bogaza sürüp giden..
Anzak muharebeleri nedeniyle..
yer yer 4 metreye kadar birbirlerine yaklaşmış
mevziler arasında kalmış..
Şehit
bedenlerini
ebedi istirahatgahlarına taşımak için
tarafların insani duygularla..
20 Mayıs ta kararlaştırdıkları
9 saatlik bir
"ateşkes" sırasında..
Henri Barnes..
adındaki
bir Anzak askerinin ..
bu ateşkeste tanıdıgı türk askeri ile ilgili olarak..
evine gönderdigi mektupta..
yazdıgı bir anıdır..

Yazı aynen şöyle..
"Türklerin içinde iriyarı biri vardı..
Boyu iki metrenin üzerindeydi..
Bizimkide en az onun kadar iri yarıydı..
Sanırım prestij için iri adamları seçmişlerdi..
ikisinde de beyaz bayraklar vardı..
ve ortada ayakta duruyorlardı..
Ben ölüleri gömenlerden biri degildim..
Ama siperden çıktım..siperin kenarına oturdum..
Sigara içip sessizce etrafı seyrettim..
Bir müddet sonra..kalkıp bu iriyarı Türk'ün yanına gittim..
Türk'e sıgır kavurması ikram ettim..
Gülümsedi..
Çok sevinmiş göründü..
Ve o da bana..
cebinden çıkardıgı
ipe dizilmiş incirlerden verdi..
"Jacko" adını verdigimiz Türk askerlerinden..
bende ve bizimkilerin hepside pek hoşlanmıştık..
Onlar için..
Tüm cephe boyunca.. kötü bir söz söylendigini hiç duymadım..
Temiz dögüşürlerdi..
Ve Dünyanın en cesur insalarıydılar..
En yogun ateş karşısında bile durmazlardı..
Adeta fanatik insanlardı..
Onlarla ateşkeste karşılaştıgımızda...
hepimiz onların..
Çok esaslı insanlar oldugu sonucuna vardık..(Er Henry Barnes)


digeri ise..
916 yılının Ocagında ..Çanakkaleden..
gizlice çekilmeye çalışan ..
ingiliz birliklerinin..
birinde askerliklik görevini eda eden..
Edvin Pope diye..
bir ingiliz askerinin..anlattıgı hikayedir....
Edvin'in
hikayesi şöyle..

"noel günü biraz eglenmek için karşı tarafa bir konserve et tenekesi attık..
teneke üç dört gün sonra boş olarak geri geldi...
içine bir kagıt ve ağırlık olarak taş konulmuştu..
iyi bir ingilizce ile kagıda şu yazılmıştı;..
"Gittiginize üzülüyoruz..sizinle Süveyşte görüşürüz.."
Bizim gitmekte oldugumuzu biliyorlardı..(Er.Edvin Pope)
Bu iki ikram anısı dışında..
Bendeniz..
hiç
"kahve, çay ikramı .."diye başka bir ikram anısına rastlamadım..
Rastlayan varsa söylesin..
Biraz şaşırıp özür dileyeyim..
Ancaaak ..!
Eger..
Sn. Başbakanın Sevgili Dedesi..
Çanakkale harbine katılmış..
Harp sırasında bir kolayını bulmuş..
,Pardon Bir kahve bulmuş..
bunuda insaniyet namına.. yanındaki memmete degilde..
koşa koşa
Düşmana ikram etmiş..
Bu anısınıda..
Sayın başbakanımızın çocuklugu döneminde..
"Gel bakayım.. benim aslan torunum.."
"artık yatmak vakti geldi.."
"Sana bir masal anlatacagum.."
deyip..
Onu kucagına alarak....
"uykudan önce programı" kapsamında..
anlatmış ise..
o başka..tabiki..
O zaman..
Sn Başbakanımızdan bin kez özür diler..
Hattaa..
Başbakanın bu nefis örnegini esas alır..
O'nun gösterdigi..
bu "Kut-Adgu-Bilig" (Bilimin mutluluk saçan kutsal)
Vaşinton yolunda..
Beraber yürür..
Beraber ıslanırınız..
Şemsiyesiz yagmurlarda..
Türküsü eşliginde..

"Sn.Başbakanımızın dedecigi..
Çanakalede..
Düşmana kahve ikram etmiş..
Biz.. tüm vatanı..
düşmana ..
Pardon.. dilim sürçtü..
Kürd kardeşlerimize..!
ikram etmişiz..
çokmu..Yani..?"
şeklindeki düşünür..

Vatanımızı ve Bagımsızlıgımızı..
açılış saçılış..
alınış..satılış..
Çerçevesinde..
ABD..nin izni...
Efendi hocamızın.. kavliyle..
"verdik gitti.." deriz..

Hatta..
başlık parası yerine..
Çanakkaleyide verir..
Mehmetçik buradan geçmeye çalışırsa..
"DUR YOLCU""
der..
Memmedimden..
vize bile isteriz...

Hoşcakalın.. Dostlar ..

Sevgi Saygı ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA..

11 Ekim 2009
*

Sevgili Saner..
Sen şimdi bu azman hayvanına "kedi" mi diyorsun..
Bu zebra gibi bişi...
bunun postundan Semra hanımın kedisine 4 kat bornoz çıkar..
Valla
Eve tamirata gelen garibanın korkusunu şimdi daha iyi anladım..
Şimdiye kadar.. senin şakayı.. (Hayvanın Adı "Şaka" idi degilmi? )
Biraz abarttıgını düşünüyordum ama..
görüyorumki..
ciddi imişin...
dostum..
"Hertürlü tavuk mülakisi" bu kubara kubara yayılmış T-rek hayvanına "az" gelir be.. "az" gelir..
Çok katlı otopark misali..
Enine boyuna bu et oburun..
Katılacagı..
Mülaki ..
boyut itibariyle..(Etnik ayrımcılık olmasın diye ırk belirtmiyorum..)
Olsaa.. olsaa.
"Hertürlü dana mülakisi"dir..

Evinde Kaplan besleyenleri gazetede okurdumda ..
hayvanından önce sahaplarının resmine bakardım..
maşallah hepside kelle kulak insanlardı..
uzuvlarında herhangi bir noksanlık olmadıgını görünce
nasıl olupta vucüt bütünlügünü koruyabildiklerine
şaşar dururdum..

Nediyim ben sana şimdi..
Sevgili Saner Gürdil..

at pazarından bi koşu...
bir semer al gel..! mi diyeyim..?
yoksa..
evin içinde ambülans niyetine...
tam tekmil bir el arabası bulundurmayı ihmal etme...! mi diyeyim..?
Ne Diyeyim.. Sana Dostum..
Ne diyeyim..
En iyisi..
seni allahına havale edip..
"Allah Islah etsin.." Diyeyim..

Bu manzaradan sonra..
"cık cuk ekleriyle sevimleştirilen..
"Kedicik" yok pamukçuk.. konulu çocuk hikayelerine..
farklı açıdan bakacagıma kuşkun olmasın..

vesselam..8 sefer 1397..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

7 Ekim 2009

*
Sevgili Vecdi SEVİG..
Orta Dogu ve balkanların..
En genç (eks) umum müdürü..


5 kıtanın
5 denizin..
(Mund cenubi atlas..
Mund şimali Atlas..
Bahri kebir..
Bahri sefid..
Bahri Hind..)
58 derginin.. 23 gazetenin yazarı çizeri gazetecisi..fotografçısı..

Evliya çelebinin 950 tevellütlü versiyonu..


712 vakfın..
323 dernegin..
145 klübün..başkanı yada idare meclisi azası..
günde 25 saat mesai yapıp.. üstünede
iki küçük tabaktaki meze ile
iki büyük içip..
"azizim bu şakşuka böyle yapılmaz aslında..
şakşuka yapmak bir sanattır..
ıspanak hafif ateşte 23 saniye 43 salise kızartılmadan şakşuka yapmaya kalkarsan..
işte böyle dandik şeyler şakşuka niyetiyle masaya koyarlar..
Şakşukanın lezzeti..
biraz pekin ördegi..
biraz
ekose etekli levrek arasında..
gelir gider.. adeta mekik dokur..
Eger böyle degilse..
Haydari veya japon ikobanası ile karıştırılabilir..
karıştırılmasa bile sos halınde..
taratorun üstüne serpilmek suretiyle..
ali nazik şekilde..kabaca bir kaba konularak..
evrimleşmesi.. beklenir..
içindeki..
et..
şööleee... tatlı bir haber kıvamına gelidiginde..
(Bu arada sürekli olarak..
Yurt ve dünya haberlerini anında yakalamak..
haber atlamak gibi ..
bir gazeteci içgüsü ile..
elinden düşürmedigi..
sofistike minik bilgisayarına gözlüklerini yapıştırma metodu ile baktıgı..
bir taraftanda..
aynı anda...
kuş, böcek, insan gibi hareket eden herşeyin..
hareket etmekten aciz..envai türlü nebatatın..
fotografını çektigi için..
Ya bu obamada biraz fazla oluyor.. şimdi maydonuzuuzu getmesi lazımdı..şeklindeki ..
bu tür karışıklıklar..
yaptıgı yemek tariflerinin arasına sıkça karışabilmektedir..
pardon diyerek üstadın namına ben özür diliyorum..Arkadaşlar.. )
diyerek dostlarına.. çok güzel mazeler hazırlayan..
usta bir ahçıbaşı..
dünyanın her yerinde aynı anda iki ayrı yerde görülebilme yatenegine sahip..
ışınlanma.. klonlanma..ve (eşyaları 40 arşın yukarıya kaldırma ve 60 yıl burada tutma..) Levitasyon yetenegine ..
sahip..sır kapısı ehli..
Degerli Hocamızın birinci mertebeden el almış mürşidi sanisi..
Deniz hanfendinin..
yakışıklı banisi..
Sevgili Lemi'nin 50 yıllık ahretligi..
mekanda münezzeh..
Kadim dostum..
Ziyyad Ebüzzziya..ve
Saatli Maaariif..
Takviminin müştereken müteselsilen kaydettigi ..
yıldız tarihine göre.. 29 eylül olan dogumunuzu..
kutlar..
Sevgili Lemi'nin tavsiye ve talebini gözardı etmemeni diler..
benide .."Sermayenin paylaşımında yeni ve global egilimler.."
konulu büyük bilimsel panelinize davet etmeni bekler..

Sevgi Saygı ve Selamlarımı Sunarım..
Mekan DEMİRKAYA
Sevgili SS..
5 Ekim 2009
*


Estafırullah..

vazife haddimizi aşar..
olsa olsa ..


Zatialiniz..

Çok okuyan..
Çok yazan
Çabuk düşünen..
Çabuk yazan..
Bir kalemimiz olmanız.. nedeniyle..

kolayca..
komprime haline getirdiginiz..
engin bilginizden..
Dostlarımın daha çok faydalanması amacına yönelik ..
bir arzumuzun
bir talebimizin...

dile getirilmesi olur..

Aslında fenada olmamış..
Benim hafif sezenişim..

Bak..!
Bekledigimiz yazıların ekrana düşmeye başladı bile..

İlgin için Çok Teşekkür Ediyor..

Bu son yazıdaki Fatih ile ilgili yorumuna tam olarak katılıyor..
Konunun..
kıyısından köşesinden ilgilenen bir arkadaşın olarak..
senin bu yorumunun
teyidi zımnında..
naçizane görüşümüzü arzetmek istiyorum..


Bana göre..
Dünyanın tersine dönmesi..
Türklerin altın çagının kapanması..
Avrupanın altın çaglarının başlaması (Paradoks gibi gözükse de..!)
Fatihle başlamıştır..

Daha Dogrusu Köhne bizansın tahtına..
Fatihin oturması ile
Roma Tekrar canlanmıştır..
Dolayısıyla.. "Fatih"in adı bile aslında..
İroniktir..
fatih ünvanı ..
İstanbulun Müslümanlarca fethini..
İslamın bir zaferi gibi algılayan arap dünyasının..
Hz. Muhammedin bir Hadisi şeriflerini dayanak yapıp
Roma yada Rum veya Rim (türklerin Romaya verdigi isim..) İmparotoru.
II Mehmete taktıgı bir ünvandır..
Bence.. bu ünvanın sinyor fatihle..
Direkt alakası yoktur..
Bir imparator..
Kendi ülkesini..
Kendi başkentini fetheder mi..?
"Pekiii... Gemilerin karalardan yüzdürülmesi ne ne diyeceksin Mekan .."
derseniz cevabım hazır..
"Fatihle..
Bizansta..
Sadece iktidar degişmiştir.."
Onun dışında..
herşey aynı kalmıştır.."
Diyecegim..

Fatihle..
Türklerin geleneksel.. devlet teşkilatı tamamen reddedilmiş..
Roma tipi teşkilatlanmaya..
Roma tipi askeri yapılanmaya gidilmiş
Roma tipi kanunlar çıkarılmaya başlanmış..(Muhteşem Süleymana Niye Kanuni derler .. hiç anlamam..)
Romalıların bin yıl türklere binyıldır çektigi ahçıoglu muamelesi
Aynen bu dönemde devam ettirilmiş..
Türk beylikleri.. türk dili türk dini türk hayat tarzı..
türk sosyal yapısı..
horlanmış..
300 yıl sürecek olan
Büyük kardeş kavgası..
Bu dönemde resmen başlamış..
İstanbul türkmene kapatılırken..
Bütün dünyaya açılmış..
Avrupadaki en küçük prenslik bile
İstanbulda bir konsolosluk binasına sahip olmuş..
İstanbul o dönemlerde..
Yüksek teknoloji ve muhteşem disiplin sayesinde..
Romanın kuruluş dönemlerindeki Roma'yı bile geride bırakmıştır..
Tıpkı Roma gibi muhteşem yapılar inşa edilmiş..
Tıpkı Roma Gibi Dünyanın merkezi haline getirilmiş..
(Bu nedenle.. bizim dincilerin
Büyük iştahla "fetih geceleri", "fetih yıldönümleri" düzenlemelerini
Hem anlamsız
Hemde karşı tarafa koz veren
Hak talebinde bulunmasını..
Haklı gösteren
Gereksiz fanatik
Bir dinci eylem oldugunu düşünürüm..
Bana göre.. İstanbulun fethi şenlikleri yerine...
Selanigin anahtarının kurşun atmadan bir serseriye verilişinin
Selanigin gözgöre göre teslim edilişinin..
Selanigin kaybedilişinin yasını tutsalar..
Anma geceleri düzenleseler ..
Daha mantıklı..
Real politige yatkın bir eylem yapmış olacaklar...

Herneyse...
Fatih Sultan Mehmet ..Öylesine Roma İmparatoru idiki..
Bütün Roma tarihini,
dilini
kültürünü hazmederek
sahiplenerek
bilinçle kabul ederek
sular seller gibi ögrenmiştir..
Fatih Öylesine Romalı idiki..
Çocuklugundaki bütün arkadaşları bizans hanedan soyundan kişilerdi..
Fatih öyle sıkı bir Romalı idiki..
Rodos üstüne yürürken..
Yanındaki Sadrazamı..
Türk olmadıgı olmadıgı gibi..
Müslümanda degildi..
Paleolog soyundan bir rum idi..
Fatih Öyle bir Roma imparatoru idiki..
En büyük hayali Romadaki tahta oturup..
Sınırlarını...
hakimiyetini
eski Romanın sınırlarına ulaştırmak idi..
Bunun için..
önce kartacayı, Mısırı..
sonra
Romayı almayı tasarlıyordu..
bereket versin..
tanrı avrupalılara yardım etti...

fatih..
umulmadık zamanda gelen gelen bir karın sancısı ile..
53 yaşında vefat etti..(1481)
yoksa ..
O tarihlerde...
Otrantoyu elinde tutan..
Ahmet Gedik Paşa Komutasında..
150 kalyon..
Hazır kıta olarak..
Orduyu hümayuna güneyden destek amacıyla..
Fatihin hücum emrini bekliyordu..

Fatih.. türklerin genetik askeri yetenegine üzerine
dogunun inceligini zerafetini ..
Batının..yaşam biçimini..teşkilatını
oturtmuş..
Türklerin II mehmedinden ziyade
Dünyanın II İskenderi idi..
Fatihten sonrakiler..
hepsi
Fatihin çok kötü kopyalarıydılar..

Sevgili SS..
Bizim görüşümüz bu yoldadır..
Aksi görüşlerin
Saygıyla karşılanacagı izahtan varestedir

Hoşcakal..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

3 Ekim 2009
*
Çok Teşekkürler Nur..
Sanıyorum..
Dünya henüz başlayan Türk tarihi araştırmalarında.. araştırmacıların nirengi noktası olan
temel sözcük haline bu çok önemli "pazırık kurganı" sözcügü...
sayende..
grubumuzda ilk kez yazılmış...
belkide ilk kez duyulmuştur..

Pazırık kazılarında ..mezarlardan..
Ren geyigi görünümü verilmiş at heykelleri çıkarılmıştır..
Bu heykeller bile..
Bu kültürün şimdi bilindigi dönemden..
Birkaç bin yıl gerilere taşınmasının zorunlulugunun
Bir kanıtı olarak degerlendirilebiliniyor..

Ama yinede.. gönderdigin iletide belirtildigi.. gibi..
Pazırıkta bulunan..
"En degerli ve en görkemli eşyaların tekstil eşyaları.."
oldugu konusunda bilim çevrelerince tambir fikir birligi vardır..
Rudenkonun.. 1949 yılında.. 5nci kurganda buldugu
"Eger altına serilen bu iki halı.."
olagüstü eserlerdir..
Ve gerçek kanıtlardır..
Çünkü..
Bunlar..
Dünyanın En Eski Halılarıdır...."

Ukalalık gibi anlaşılmaz ise..
Size .. ve vasıtanızla..
Yüce Meclisimize..
Bu vesile ile
Görüşlerimi arzetmek istiyorum..

"Kurgan"...
Türklerdeki "Mezar kült"ünün bir geregi olan..,..
(Ata) mezarlarının bulundugu..
Magaralara ya da saklı alanlara verilen türkçe bir sözcüktür..
Türklerde yaşamın çıngısı..
Tengrileri degil..
kendi sosyal ve siyasal düzenlerinin aktarıcıları olan..
Atalarıdır ..
Yerleşik toprak üretimine baglı yerleşik kültürlerin aksine..
büyük bozkırda yaşamak...
geçmişle tam bir dayanışmayı (Aktarım -deneyim) zorunlu kılar..
bu dayanışma da
geçmişi asla unutmamaktan (tarih bilinci) geçer..

MÖ. 750 lerd..
Anadoluda hile ile Katledilen Alp Er Tunga için ..
Bundan 500 yıl sonra..(MÖ.'50lerde..)
5 bin Km uzakta..
Batıda..
Çungarya steplerinde..
Dolunayda..
Kagan ..
MOU-TUNG (Me-te)
Kolları gökyüzüne kaldırarak..
Atası..
Alp Er Tungayı.. anarak..
"Atam İzindeyiz.."
diye haykırıyordu..
(Ürkütücü oldugu kadar hayranlık verici bir hafıza...!
kaç milyon megabayttır.. kimbilir..Degil mi..?)
Bu hafıza...
bu baglılık
onların Yaşamı idame ettirmek gibi..
ortak amacları için hayati önemi haizdi..
ve bu onların sonsuz steplerde yaşam için ayakta kalmasını saglıyordu..
Bu yüzden atalarının (deneyimlerinin) yokolmasına asla izin vermiyorlardı..
inanç sistemleri bile buna göre geliştirilmişti..
Hele birde.. ölen
"kiji.."
Kamuga (halka..)
iyi hizmet vermiş ise..
onların
mezarı saray gibi yapılır..
adamın yada kadının..
Bu dünyada sahip oldugu herşeyi..(Atı- tabiki önce eti bir güzel yenildikten sonra..
geriye kalan koşumları ve kemikleri- eti .. kımızı.. oku ve yayı - sıkıldıkça av avlasın kuş kuşlasın diye-
çadırı..
kabı kaçagı.. çatalı bıçagı..
kürkü..başlıgı..
halısı kilimi..
zırhı kargısı..
çizmesi.. karısı hatta.. öldürdügü insanlar bile)..
Nasıl olsa yukarlarda lazım olacak diye..
tekrar dirilinceye kadar.. yetişecek miktarlarda..
ölünün
Mezarına...( pardon ..Yanına) konulur..
Ölünün çevresinde belli sayıda..(genelde 9 kez..) dolanılır..
sakal trajı olunur..
kadınlar saçlarını yolar..
aglanıp agıtlar yakılır..
ölünün özellikle savaş başarıları anlatılır..
Sonra ortak masada yemekler yenilir .
içkiler içilir..
Herbir tanıdık...
huzurda..
dedesininin dedesinden başlayarak..
ölünün bütün şanlı geçmişini anlatır..
7 gün sonra mezar ziyaret edilir.

ölen "kiji " Kagan ise..
bagımlılıların ve baglaşıkların
bu cenaze töreni için resmi temsilciler gönderme zorunlulugu vardı..
(Bu Bu zorunluluk..
cenaze töreni sırasında..
yüzündeki çizikten kan akan
bir türkün ..
Gelen temsilciye..
saygıyla uzattıgı bıçak ile
kendi yüzünde de ufak bir çizik açması yolundaki yaptıgı kibar daveti eşliginde
yüzünde bir çentik açılması gibi..
bazı ufak tefek sıkıntılarıda beraberinde getiriyordu.. haliyle..)
(Bkz.. Buminin cenazesi.. tonyukuk kitabesi.. Sütun Taş... satır beş..)
(Bkz.. Marcelleus..Atilanın cenaze töreni.. valla sahifesini unuttum arkadaşlar..)

İşin dahada acıklı ve meşakkatli yönü ise....
cenazeden 40 gün sonra..
40ncı günde de..ve yıl sonundada (yani 3 kez)
ölü için hemen hemen aynı tarzda bir tören daha yapılıyor olması idi..
(Bu gün..
Anadoludaki ölünün 40nı anmak gelenegi de
bu gelenegin uzantısıdır..)

İşte böyle Dostlar..
türkler de mezarlar..
Sadece ölülerin bırakıldıgı yer anlamına gelmedigi gibi..
ölüm sözcügüde..
herdem..
"vefat" anlamına gelmez..

türklerde ..
bu günki anlamda "vefat" sözcügünün karşılayan sözcük...
"uçmak"tır..
türklerin inanışında.. ölenin ruhu..ölmez..
bir müddet sonra başka bir kılıkta ortaya çıkar..yer degiştirir

Türklerin
Binlerce yıldır.. yabancı işgaline ugramamış topraklarının gizli köşelerinde.
geçici konak yerleri olarak inşa ettikleri
bu mezarları
ve mezarların yeraldıgı
kurganları ..(birazda Keskin doga şartları sayesinde..)
Onların..
kültürlerinin ve yaşam biçimlerinin.
günümüzde anlaşılmasını saglayan en önemli bilimsel kaynakları haline getirmiştir..

Hakasyada Tuvada..
Altaydaglarında kuzeydeki sayan daglarında..yakutyada..
İskidyada..
Gobide..
Sibiryada..
Urallarda..
açılmaya bekleyen..
(Belkide..
Pazırıktan bile daha eski tarihleriri taşıyan..)
Sayıları..
Yüzlere ulaşan
"Kurgan"
kanıtları bulunmuş..
ve bu gün bilim çevrelerince..
özellikle ruslar tarafından..kazı için bir çok yere ilk kazmalar vurulmuştur..
60 yıldır pazırıgın çok küçük bir kısmı gün yüzüne çıkarılabilinmiştir..

Bunlar günyüzüne çıkarıldıkça..
ve ortaya çıkan sonuçlar..
bilim adamlarınca..
bilim adamını hurafecilerden ve maksatlı provekecilerden ayıran..
evrensel bilim kriterleri ile
insanlık adına..
objektif degerlendirildigi müddetçe..
Kültürümüzün kökeni olan....
muhteşem bir kültür..
ışıl ışıl parlamasını güçlendirecek..
capcanlı bu dogurgan
kültürün de
çoktaan hakkettigi saygınlıgı
saglanacak..
diye düşünüyorum..

Bu Tatlı gerçekler karşısında..
Umarım..

Türkçe konuşan..
Türkçe düşünen..
Türk kültürünün ürünleri olan..
Ancak..
ABD..İMF gibi emperyal sömürgeci makamların..
Empozesi ile..
"Irkçılık" olarak algıladıkları
"Türk" lafından igrenen
Bir çok şartlanmış beyinler ..
Bu hiçte hoşlarına gitmeyen
Sözcügün..
Binlerce yıldan beri..
Evrensel insani degerleri..
Taşıdıgını ..
kavrayacak....
ve
onlarda...
Maltepe Kurganında
yatan..
Ulusuna ..
"Ne Mutlu Türküm diyene.."
Diye.. haykırıp..
yol gösteren ..
Atalarının
Bu.
Çagrısının ne anlama geldigini anlayıp..
"Mutlu" olacaklardır..

Mutluluklarla..

Hoşcakalın..

Sevgilwer Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
3 Ekim 2009
*
Günaydın.. Can..
Günaydın..
Mahlenin yakışıgı..


Hayrola Can...
Dönüş.. biraz erken degilmi..?

Kulaçlayacagın serin sular..
Akacagın kümbet alemleri..tükendimi..Kadim Dostum..?

Neyse... Sen hele bi gel..

Gelenekseeel...
Agaçları dikmeee..
ve küresel ısınmayı...
protesto etme....
etkinliklerimiz başlıyoooor...!

Sevgi Saygı ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

1 Ekim 2009
*

(Kırmızı Günlük) Pierre Loti'nin 1920 deki tarihi makalesi : hayasızca riyakarlık

"....Fransız üniformalarının ihsan ettigi dokunulmazlıktan aldıkları cesaretle..
en aşagılık içgüdülerine tam yol verdiler..
Yagmalar..Irza tecavüzler, Cinayetler, yıkımlar..
Türk köylerinin yakılması birbiri ardından kesintisiz geldi..
Haçin'de, yüzlerce müslüman işkencelerle sakat bırakıldı..
Uzun süren sürgünlerden dönen zavallı türk esirler..katledildiler
Hayasızca parçalanan cesetleri günlerce açıkta bırakıldı

Bir soruşturma komisyonun olay yerine gönderilmesini rica ediyorum...
Bu isteklerini avaz avaz haykırarak bildiren türklerle beraberim.."
Piyer Loti.. 1920 Paris/FRANSA

Sevgili Cenani..

Eger iznin olursa..

Bildigimiz..
Titizliginle.. disiplininle..
Ögrenciyken bile üslendigin
Toplumsal sorumluk bilincinle..
Sana yakışan ciddiyetinle..
Ermeni konusunda gösterdigin hassasiyet..
için...
çok teşekkürler..


ÖNEMLİ BİR AÇIKLAMADIR::
Arkadaşlar..
Yukarıdaki yazı vallahi billahi bana ait degildir..
Siz yine benden şüphelendiniz ama..
Vallahi ben söylemiyom....
Elin fransız gavuru söylüyor..
Ergenekoncumudur nedir..? bu kefere acep..?
Yoksa ulusalcı cumhuriyetçi Libere edilmemiş solcumudur Nedir..
Atatürkçü oldugu kesin olmaya kesin..
Bu ayıp bile onu yetsin onu ninesi yesin..
fazla konuşmadan bu adamın sesini kesin..
..................


Sizler beni tanırsınız arkadaşlar..
Ben hiç..

"Bu yazı.. çok önemli..
Çünkü bu tesbitler..
Olayların geçtigi dönemde yaşayan gören durdurulması için çırpınan..
ve bu olayda türlere kasıtlı olarak iftira atıldıgını açıkyüreklilikle ifade eden..
Hem türkiyeyi Hem türkleri çok iyi bilen..Osmanlının yapısını tanıyan
Fransızlar tarafındanda çok sevilen ögülen..
Bir edip bir gazeteci..
Bir fransız toplumcusu..
Dürüst.. namuslu..vicdanlı
Bir fransız vatanperveri
Bir İNSAN'a ait......
dermiyim..Arkadaşlar..
Ama Bizim Cenaniden biraz şüpheleniyorum..

Ben..
Hepimiz bir Fidanın güller açan ...(Pardon..karıştırdım..)
"Hepimiz Ermeniyiz.."
Derim.. vee geçer giderim..
Zavallı ermeniler..Nasıl kıydılar..
Bu Hain canavar türkler..
Bu bizim çocuklara..
Hemen Yarın..
Bizim lojmanın Bahçesine bir anıt da ben dikecegim..
(Eger bizim Kapıcı Kemal'i ikna edebilirsem tabi..
olmassa anıtı ermeniler için degil Atatürk için dikiyorum..
bahanesine sıgınırım..
bizim kapıcı kemal bu bahaneme asla direnemez.. )

Hoşcakalın dostlarım..
yarın anıt dikecegim için Erken uyumak zorundayım...

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

1 Ekim 2009
*

KAHREDİCİ GÖRÜNTÜLER.... Ama tarihimizi bilmemiz için mutlaka izlemeliyiz..../ SARIKAMIŞ

Sevgili Saner Gürdil..

Degerli Dostum..

Belki..
Takdir etmek haddimiz degildir..
Amma..
Hayranlıgımız kapsamında..
Söylemek gerekirse..

Herzamanki.. gibi..
Olaganüstü yeteneginle..
Samimi açık rahat üslubunla..
Sarıkamışı ve insanımızı (vall..Nazım gibi çok güzel) anlatmışın..
Yazıların...
Bize bazen keyif veriyor...
Bazende (buradaki gibi) hüzün veriyor....

Hele konu Sarıkamış olunca..
Sarıkamışın.. sarı 'sıda kamış' ıda..
Bizim tarihi ayıbımız olarak algılanmış..

Sarıkamış..
Tarihi ve toplumsal hafızamızın..
Habire dışarı atmak istedigi..
Olmamış gibi harekete zorladıgı..
Kötü bir anısı haline gelmiştir....

Sarıkamış..

Dünyanın heryerinde
En büyük zaferleri kazanmış..
Bazen en büyük maglubiyetleri tatmış olan..
Muzaffer Türk Ordusunun
Sıradan .
Kaybettigi, bir savaş..
Askeri bir maglubiyet..
Hiç degildir..

Sarıkamış..
Tüm ulusumuzun..
Ordusuyla birleştigi..
her türkün sanki Sarıkamışta donmuş askerimizle kendini özdeşleştirdigi..
Çok büyük...
Bir trajedir..

Sarıkamış..
Sadece ordumuzun degil..
Ulusumuzun..
2000 yıllık (bilinen)tarihinin
en büyük..
Kara lekesidir..

Sarıkamış...
Donan askerlerimizin..
İnsanımızca..
Ulusumuzun namusu kabul edilip..
Her bireyimizin kendisini
sorumlu hissettigi..
Bir faciadır..

Çünkü..
Tarihin hiçbir evresinde
Türk askeri boşu boşuna donmamıştır..
Çünkü...
Tarihin hiçbir evresinde..
Türk askeri idealsiz ölmemiştir..

Sarıkamış..
Ulusal gururumuzun unufak oldugu..
Bir insanlık dramıdır..

"Sarıkamış"
Sözcügü..
İnsanımız için..
Artık..
Bir "yer" ismi olmaktan çıkmış..
Ulusal bir refleksi harekete geçiren...
Bir "kod" halini almıştır..


Dünya Durdukça...
Ordumuz..
Daha çook savaşlara girecek..
Vatanımız...
Anadolu oldugu müddetçe..
Biz daha çok dramlar yaşayacagız..

Ama..
SARIKAMIŞLAR..
BİR DAHA..
ASLA..
Olmayacak..

Sen..
Sarıkamışı güzel güzel anlattın..
Bende..
Ünlü türküsünden (agıtından)..
Bir dörtlük yazayım..

Oltu'dan girdik de Sarıkamış'a..
Akıl almaz orda yatan üleşe..
Askeri kırdıran Enveri Paşa
Kitlendi Kapılar MEKAN agladı..

Teşekkürlerimle birleikte...
Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

28 Eylül 2009
*

TÜRKLER ÜZERİNE TATLI GERÇEKLER..

Sevgili Fatih..
Degerli Hocam..

Yazını keyifle okudum..
Wels kardeşimizin (Ademden yada Afrikalı Homosapiyenlerden dolayı kardeşimiz olur haliyle..)
Asıl işi..
milyonlarca yıl önceki insanlıgın morfolojik gelişimi ile ile ilgili..
Halbuki biz..
Çok daha yakın.. yani 15 bin yıl önceki süreçle ilgileniyoruz..
Asyadan Bering yoluyla
Amerikaya..
Kuzey Amerikanın Pasifik kıyısından en güney kıyısına kadar ..
Bilinen göç yolundan bahsediyoruz..
Bu yolun.. bir göç güzerhahı oldugu yol boyunca uzanan insan kalıntıları zaten gösteriyor..
dildeki yansımalar..kilimlerdeki desenler..
inanışlardaki törenler..bu yolun...Asyanın göbeginden Amerikaya uzanan..
bir göç yolu oldugu..
yüz yıldan beri bilim çevrelerince biliniyordu zaten.

Ama bilirsin bilim alternatif düşünmek ve şüphe etmektir..
Tarihçi veya Sosyologlar ..
son ana kadar..
kesin kanıtlar bulununcaya kadar..
çok degişik görüşler ileri sürebiliyorlar..
Bence..bilimsel düşüncenin temelide bu olmalı zaten....
Nitekim.. bu göç yolu ile ilgili.. daha öncelari..
3 görüş vardı..
Bu görüşlerden en fazla ragbet göreni ise..

MÖ 15-10 bininci yıllarda ..
Merkezi Baykalın (göl)kuzeyinde
(şimdiki Saka ülkesi yada Tunguzların lafıyla Yakutların ülkesi..)
Başlayan ve Güney Amerikanın batı pasifik kıyılarında nihayetlenen ..
Asya yerlilerinin göçü ve dolayısıyla Amerika yerlilerinin atalarının..
Türklerin ataları ile aynı oldugunu savunan görüştür..
Ortaya DNA çıkınca..
Bu görüş bilimsel olarak kesinlik kazandı..

Şimdi bizim burada soracagımız soru..
Orta Asya yerlileri olan..
Bu insanlar daha önce..
Ne iş yaparlardı..?
Bu insanlar neden göç ettiler..?

Bunlar bir uygarlıgın elemanlarımı idi..
İlk uygarlık gerçekten sümer uygarlıgı idi mi..?
İlk tarım gerçekten mezopotamyada mı yapıldı..?
Daha önce uygarlık varmı idi..?
Bu uygarlık Orta Asya uygarlıgı mı idi..?
Orta Asya Uygarlıgı diye bir uygarlık olmuşmudur..?
....................

150 yıl önce hiç bilinmeyen Sümer Uygarlıgının..
Babil ve Asur uygarlıgından daha eski oldugu ortaya çıkınca..
Başlayan şaşkınlık..
Onlardan da daha önce olan bir uygarlık karşısında..
neden şaşkınlıga degil..
Küllüm inkara yol açıyor..
Muazzez Hoca.. (özellikle) Türk Dili ile Sümer Dilinin aynı kökten geldigini..
Yapısının..sami degil.. Ural- Altay dil grubuna benzedigini
Sümercede bir sürü kelimenin..
Halen türkiye türkçesinde bile kullanıldıgını..
Söyledigi zaman..neden kıyamet koparılıyor..?
Neden bilimsel merak burada stop ediyor..?

Bu bir "önyargı mı..?
Yoksa.. bilinçli bir karşı dezenformasyon mu..?

Sümerler..
MÖ. 9000 yıllarında.. yerleştikleri şimdiki Türkmenistandan 4500 de ..
Mezopotamyaya geliyorlar..
ilk sulu tarım Sümerlerin geldigi yerde (Orta Asyada)yapıldıgı biliniyor..
yani..
Sümerler Mezopotamyaya geldiklerinde.. Zaten topragı sulama teknigini ve tekerlegi biliyorlardı..
Mısırdaki ilk krallık..
İlk Sümer tapınagının yapıldıgı..
ilk Pamuk ürünün alındıgı yıldan...
tam
Binyüz yıl sonra
Ortaya çıkıyor..
Sadece sümerler degil asyadan gelenler..
binyı daha..
Asyadan Sümer ülkesine göç durmuyor ..
MÖ.3200 lerde kuzey batıdan.. yine aynı dili konuşan ikinci bir sümer göçü daha var..
Ayrıca bir başka Asyadan gelen.. dilleri ural altay dil grubuna giren Elam göçü var..

Elamlar .. MÖ 3000' lerde..
yine Asyadan..
yine Aynı yere.. yani Mezopotamyaya geliyorlar..
Mezopotamyada Sümer Medeniyeti üzerine oturan..
diger kavimlerden..
Akadların..
Kuzey Mezopotamyaya..geliş tarihleri MÖ.3000 ..
Akadlar... Sümerler gibi orta Asyadan degil..
Batıdan geliyorlar..
Keza..Kaldelilerle Asyadan degil..
Güney batı yukarı arap yarımadasından geliyorlar..

İmdiii.....
Bu Sümerler..
Asyadan geldiklerine göre..
Bu uygarlıgın adıda.. "Sümer Uygarlıgı" olduguna göre..
Bu uygarlıgın kökeni neresi olur..? Degerli Hocam..?

İşte bizi ilgilendiren müzeye konulmuş sümer tabletleri heykelleri takıları degil..
Bunlar..
insana has
insan zevkinin..
estetigin..
aşkın..sevginin..
sanatın..
5 yıl önceki..
Kodifikasyonudur..

Bizim ilgilendigimiz..
Sümerlerin yaptıklarını degil...
Sümerler kimdir..?
Sümerler nerden gelmiştir..?
Sorularına bulunacak cevaplardır..

Mezopotamyadan kovulan..
türklerin
Orta Asyalı akrabaları..
Elamlar..
Asyaya dogru geri çekilişlerinde..
taşıdıkları kültür birikimi ile
ve teşkilatlanma deneyimi ile..
ülkeye hakim oldukları..
yerli iran halkını yönetmeye başladıkları..
Ve O muhteşem Pers Uygarlıgının kurucusu oldukları..
tarihin bilinen en eski imparatorluk başkenti olan
Grek tarihçilerinin..
ferslıların şehri anlamındaki "Persepolis" dedikleri..
"Anuşan" kentini..
Bu Orta Asyalı Elamlıların kurdugu..
Daha yeni anlaşılan bir gerçektir.
("Anu" ve "şan" kelimelerinin sümer dilinde türk dilinde mevcut oldugunu unutmayalım.)

100 yıl öncesine kadar...
Eger "Orhun Abideleri.." bulunup okunmasa idi..
bu gün.. "türk" diye bir milletin kelimesi bile olmayacaktı..
Hocam...
Büyük Atatürk'ün dedigi gibi...

"Tarihi yazmak... yapmaktan daha zordur.."

300 yıldır insanlık tarihini...
(kendi ölçüleri ile)
Batı yazmaktadır..
Bize karşı dayatılan ve yutturulmaya çalışanda..
Bu .."Batı Tarih Anlayışı"dır..

Fatih Hocam..
200 yıllık dandik geçmişi olan..
kültürle degil teknolojik üstünlügü ile..
zorbalıkla
dünyayaya kültür ve insanlık dersi vermeye kalkan..
bu anlayış sahipleri için

bu "türk" lafı ...
bir ırkı ifade etmiyor aslında..

Fransız ihtilalinin ideologu..
büyük düşünür..
büyük fransız milliyetçisi..
Volter ..Diyor ki..!(türkleri de cini kadar sevmez bu adam..aslında..)

"Şimdi burada yanlış bir anlayışla savaşmak geregini duymaktayız..(fransızlara nasihat ediyor..)
Türk hükümetinin saçma ve münasebetsiz oldugu..
Ulusların mal ve canlarıyla, topyekün padişahın kölesi sayıldıgı iddia ediliyor..
Böyle iddia dogru olsaydı..
Böyle bir idare kendiliginden çökerdi..

Türkler Hür ve bagımsızdırlar..
Aralarında hiçbir sınıf farkı yoktur..
Yalnızca..devletteki görevleri dolayısıyla..
birer rütbeleri olabilir..
Türk imparatorlugu Avrupa devletlerinden hiçbirine benzemez..
Fakat orada kanunların
bir kişinin keyfi ile kitleleri asıp kesmaya elverişli oldugunu düşünmek
büyük hatadır..
Bütün tarihçileri,miz..
Türk imparatorlugunu istibdada
dayanan bir devlet olarak göstermekle bizi çok aldatmışlardır..
savaş açmak veya barış yapmak için padişah süel ve siyasal çevrelere danışmak zorundadır..
Paşalar taşrada istedikleri gibi davranamazlar..
kentin ileri gelenlerinin bunları divana bildirme şikayet edebilirler..
Türk Devleti Bir Demokrasidir.."
...

İşte Böyle Degerli Hocam..
Türkleri..
muhasebeci olarak Türkiyeye davet edilmiş ABDli birinin..
Büyük şehirlerden bakışına dayanan..
laflarıyla tanımak ve tanıtmak ..
bilimsellikten uzaklaşmak..
Gerçekliklikten uzaklaşmak demektir..
"Sen birde.. bizim Amerikayı bir görsen.." anlayışıyla..
bir yabancının..
dar alanda paslaşmayla..
gördüklerinin tuhaf bir mantıkla izaha kalkışması...
günlük magazin haberi degerinden öte bir deger taşımaz..

Hele... Hele ..
adı türkçe olan..
Adının başına prof, eklenince..kendini türk tarihinin soısyolojik yapısının üstadı sanan..
birisinin ortaya çıkıp..
(Sanki kendi karısını tarif eder gibi..)
kişisel hırsı ile..
"Türkler bencildir ..
Agresif, güvensiz, plansız, ihmalci, kasıntı,
batıl inançları çoooook sık,
kaderci.
iddiasız, kanaatkar, kıskanç ve aşırı meraklıdırlar..."
gibi ..
dünyanın heryanında her milletinde rastlanan kişisel zaafiyetleri..
aynı insanda aynı anda olmayacak çelişkili davranışları..
ard arda sıralalayarak..
kadim bir milleti (güya) tanımlama çalışıyormuş gibi yapıp aşagılaması ise.

En hafifinden..
Türklerin lafıyla..
"Ayıptır.."

Orada Özdemir İnce'nin..
yerleşikten şehirleşmeye giderken iktidarların siyası amaçları dogrultusunda..
plansız programsız göç teşviklerinin insanlarımızın deger yargıları üzerine yarattıgı tahribatlar..
üzerine çok güzel bilimsel bir analizi var zaten..

"Türkiye AB'ye girerse.."
ve
"Yabancı Basında Türk Erkegi.."
başlıgı altındaki. yabancıların turistik izlenim yazıları..
eglendirici..aslında..
gülünüp geçilecek..
şeyler babunda görüyorum..

Ancaak..
"Türkiyeli'yse.."
başlıgı altındaki
ne idügü belirsiz kaynak'ın
izlenimlere..dayanan
tanımlamalara..

ben kırıkkaleli .. bir türk oldugum için..
alınmadım..
bu tanımlamaların..
"Ben türk degilim ..Türkiyelim "
Diyenler için geçerli oldugunu.
düşündüm..
Dolayısıyla dışardan ..
Bunların haline pek güldüm..

Neticeten..
Bana göre..
Fatih Hocam..
O yazılar.. "Türkler Üzerine Gerçekler.." olmaktan çok uzak yazılardır..
Dünyanın heryerinde..
Bazı insanlar kulaklarını ve burunlarını parmakla karıştırırlar..

Biz kumarı karıştırmayalım...
Yeterki Degerli Hocam..

Hoşcakal Kadim dostum..l

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

27 Eylül 2009
*
Merhabaaa Aziz ve Muhterem Dinliyicilerim..
Caaanlarrımm..


Merhaba
Arkadaşlar ..

(yeni tabirle..)
Biraz Nostaljik
Takılalım dedim..
ve Sevgili Kırali Reis'ten yansıtma metodu ile..
bir Zeki Müren Parçası ayarladık..
bu güzel şarkıyı yalnız dinlemeyi içim elvermedi..
Haydiii. Hayırlı Traşlar..Pardon.. Dinlemeler.. ..

Güzel bir pazar geçirmeniz dilegiyle..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

26 Eylül 2009
*

Sevgili Neşe Kılıç..
Sn Umum müdürüm..


Gönderdigin
Fotograflar..
Gerçekten çok etkileyici (babanın yakışıklılıgıda dahil buna elbette..)

Eger iznin olursa..
gönderdigin bu degerli fotograflarla ilgili..
şu andaki hislerimizi ve görüşlerimizi bir kaç kelimeyle..
dostlarımla paylaşmak istiyorum..

bence..
bu fotograflar..

topluma ve halkına birşeyle verebilmenin..
gelecegi için
torunları için..
kalıcı eserler ortaya koyabilmenin..
yani..
İnsanı insan yapan üretme ve yaratma eyleminin..
yani emegin yüceligini.....

emekçinin..
kendine
ve gelecegine olan
güvenini
belgeliyor..

bu fotograflardaki..
yüzleri..
gözleri
bakışları
ve duruşları
dikkatle inceleyin..
Bu fotograflar..
mutlu bir işçiyi göstermek zorunda kalan
bir bolşevik propogandasının zoraki çekilmiş fotografları degildir..

Ya da ABD organizasyonun
bir reklam fotografı degildir..
bu fotograflar..
türk insanını yeteneginin..
toplumsal
katılımcılıgının..
ulus ve yurt bilincine sahip oluşunun..
gerçek ve samimi
kanıtlardır..

Babanın..
Ögrencilerin
ve ögretmenlerin...
gözlerine dikkatlice bakıldıgında.....
bu insanlarımızın..
gelecek nesillerin..(bizim)
gelecegini kurmalarının bilinciyle destekli..
haklı gururlarının kıvılcımları...
net bir şekilde görülecektir..

Önemli olan Onların yaptıkları degil..
O eserleri yaratırken..
Taşıdıkları onları motive eden toplumsal sorumluluk duygusudur..
Bizi yükseklere i taşıyacak olan da
Babanın yüzünde somutlaşmış olan..
egolardan sıyrılmış..
işte bu duygudur..

Teşekkürlerimle birlikte..
Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

23 Eylül 2009
*
Sn.Umum Müdürüm..
On parmagında on marifeti olan


Sevgili Vecdi Sevig..

Muhterem Beyefendi..


bendeniz..
Vaki
Tebrik ve Temenni metninizden ..
çok etkilenmiş oldugum için
Müsaade buyurursanız..
dostlarıma...
Şeker bayramımız la ilgili duygularımı ve tebrigimi
Sizin cümlenizle arz edecegim..



Nice Bayramlara Mutlu Anılarla Yol Almak Umuduyla..

Tüm Dostlarımın..
Şeker Bayramını kutluyorum..

ve Sevgili Tuncer'in dedigi gibi
"küçüklerin gözlerinden büyüklerin ellerinden öpüyorum.."
...........


Bu vesile ile...

(Herzamanki gibi ..)
özenli ve titiz çalışmalarız kotasından ..
Bize gönderdiginiz..

Keskin Agır Ceza Reisi..
Yolsuzluk hakkı..
Koç CHP.den nasıl istifa etti..
Antilaik eylemler..
51 Yıllık Mektup (niyazi Berkes'in)
İnönü ve Yunus Nadi..
Osmanlıdan Bir Anı (Binbaşı Süleymen Bey..)

Arabaşlıklarındaki..
Kısa...
İbret verici
Derlemenizi..

Haddimizi aşarak
Pek begendigimizi..
İfade etmek istiyorum..


Ne diyor..
Mektubunda..
Niyazi Berkes..

"Çünki biliyorumki..
Nasıl Pakistanda (1958'de)sana anlattıgım hallerin..
Toplumda kökleri varsa..
Bizde de tohumları var..
Ve bir gün gelecek..bu tohumlar yeşerecek..
Pakistanda oldugu gibi..
Aydınlar(ımız)
Saçmalar ya da susar(lar)sa ..
Bu yeşermeler boy gösterecek..
Artık tahmin et..ortalıgı kaplayan hezeyanları...

Aradan 50 yıl geçmiş..
Yıl 2009..
Keşke bu günki durumumuz
Niyazi Berkes Ustanın belirttigi..
"Hezeyanlar" seviyesinde kalsaydı..
Durumumuza bakılırsa..
Hezeyanlar aşaması tamamlanmış..
Anadoluda
"Nur" topu gibi..
ABD katkılı..
Etnik ve din esasına dayalı
Bir devleti dogmuş gibi görünüyor..
Bu Kutlu dogum..
Aydınlarımız için hayırlara vesile olur inşallah..

Sevgi Saygı ve Selamlarımla..
Mekan DEMİRKAYA

19 Eylül 2009
*

Spencer Wells ve genographic proje

Sevgili Fatih..
Degerli Hocam..

70 lerde
Sihhiyedeki senin ve Nurettinin evinde...
Orhan Türkay'ın karman çorman mikro'sunu tartışır idik..
Hatırlarsan....
Hocanın eksikliklerini bile bulmuştuk..
Senden epeyi birşeyler ögrenmiştim..

şimdi senden..
başka bir şeyi ögrenmek istiyorum..
daha dogrusu... bir şey danışmak istiyorum..

Biliyorsun..
Genetik Biliminin mazisi pek eski degil..

Genetik Bilimi..
Canlıların dünyasını adeta bir güneş gibi aydınlattı..
Pekçok sır bu genetik bilimi sayesinde çözüldü..

Fatih Hocam..
Sanıyorum.. 2004 yılında..
ABD de bir enstitü..(massacuset olabilir..)
dünyanın genetik bir haritasını çizdi..
bir rapor yayınladı..
ve insanların MÖ 10-15 bin yıl önce..
Orta Asyadan bering yoluyla
kuzeyden güneye dogru
tüm Pasifik kıyısı boyunca
bir genetik bir göç yolunun oldugunu bildirdi...
Dolayısıyla..
Amerikan yerlilerinin atalarının Orta Asya yerlileri oldugu sonucuna vardı..
gerçi bazı münafıklar bu genetik yolu çarnaçar kabülettiler
ama..
bu kez itirazlarını...
bu göç yolunun tersine..
yani Amerikadan Orta Asyaya oldugu iddiasına dayandırarak yapmaya çalıştılar..
Bu raporda ayrıca bir (y) krozomu üzerinden avrupalıların çogunun tıpkı Anadolu ve rus ve iran insanları gibi türklere özgü özel bir gen taşıdıklarını belirtildi..
bu raporu bir dergide okumuştum..
fotokopisinide almıştım ama bir türlü bulamadım..

Bu Rapor yayınlandıkta sonra..
4-5 ay içinde
alel acele yokedildi..
Yerine..
hemen başka bir rapor yayınlanarak..
atalarımızın Bizanslı oldukları iddia edildi..
Hatta..(belkide bu raporu destekleme amaçlı olsa gerek..)

Hatta..belkide bu raporu desteklemek amacıyla..)
Jacques Chirac diye bir Fransız cumhurbaşkanı
"Hepimiz Bizansın çocuguyuz..".

İşte.. yine tam bu sıralarda..
ABD. Connecticut'tan..
Spencer Wells diye bir genetikçi..(şimdilerde cenevrede ikamet edermiş..)
İnsanların ortak atalarını ortaya çıkarmak amacıyla
Orta Asya steplerine kadar uzanarak..
topladıgı (y) kromozom örneklerine dayanarak..
İnsanların ortak atalarının orta asyadan çıktıgını iddia etti..
Wells'te..
Altay Daglarından start alan...
Aşkabata kadar düz bir yolda gelen..
Sonra
Güneyden iran ırak anadolu..
Kuzeyden rus stepleri iskandinav yarımdası üzerinden
İngiltere birleşen daire şeklinde..
Bir genetik yol haritası çizdi..

Fatih Hocam..
ABD deki Mülkiyeli bilim adamı temsilcimiz olarak..
Senin..
Bu enstitünün ve Wells grubunu raporu hakkında bir bilgin varmı..?

Varsa paylaşırmısın..?
Şimdiden Teşekkürler..

Sevgi Saygı ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

18 Eylül 2009
*

Tac Mahal'in ici ve oykusu...

Çok Teşekkürler Cengiz..

"Hangi batılı turist,
Hindistan'da Agra'daki Tac Mahal'in önünde hayallere dalarak..
Saatlerini geçirmemiştir..
Ama bu dünyanın halıhazır en güzel türbesini..
damarlarında türk kanı akan bir hükümdar tarafından
karısının anısına yaptırmış oldugunu (Fransa'da) kaç kişi bilir..
Jean Paul ROX-"Türklerin Tarihi"
Pasifikten Akdenize..2000 yıl

Sevgili Cengiz..

Senin vasıtanla..
Dünyanın incisi
Tac Mahali..
Türkleri.. sadece yıkmak için yaratıldıklarını sanan..
Dolayısıyla konuya fransız kalan..
Sizin parizyen ve bizim tosun fransızların ..
İlgisine . bilgisine ve İnsafına..
Takdim ediyorum..

Tekrar teşekkürler..


NOT..Daha..Kahire isfahan Semerkant Buhara Kazan Belgrad selanik
trablus tebriz bolgar kentindeki
Ve özellikle Edirne ve İstanbulun muhteşem yapılarına deginmedik ..

Sevgi..Saygı ve Selamlar
Mekan DEMİRKAYA
18 Eylül 2009
*
MALIKÖY MÜZESI

Çok teşekkürler
Sevgili Kubilay...
Malıköy bildigin gibi..
Ankara- Eskişehir istikametinde..
40 km. mesafede..
Sag tarafa 5 km giren.. birince asfalt yolla ana yola baglanan
Tipik bir İç Anadolu Kasabasıdır..
İstiklal harbinde..
Fazıl beyin emri ile
Maliköyde..hafif yaralı Askerlerimiz
Ayakkabılarının altına düz tahtalar baglayıp..
Çamur bir sahada..
Saf düzeninde gidip gelmek suretiyle..
Çamuru betonlaştırarak..
Acele bir havaalanı yapmışlardır..
Bu hava alanı uzun yıllar..
Hava kuvvetlerimize..
Hem harpte
Hemde harp sonrasında hizmet vermiştir..
Bu gün o havalanının yerinde tarım yapılmaktadır..

Malıköy ..özellikle büyük Yunan taarruzu sırasında..
bizim en hayati ikmal istasyomuz niteline sahipti..
Sakarya savaşında Yaralı askerlerimizin cephe gerisi ilk sıhhi müdahalenin
yapıldıgı yerdir..
Malıköy..
anadoludan gelen türk askerlerinin dogrudan cepheye sevkiyatının
yapıldıgı son nokta son istasyondur
Yunan taaruzu esnasında
Maliköy Ankara açılan son kapının çelik kilidi idi..
Maliköy Türk vatanının ikinci Gordiyonu idi..
Bu kez gordiyon türklerin şehri idi..
"veni vidi vici.." artık bu gordiyonda..
ebediyyen söz konusu olmayacaktı..

Kubilay sana ve yapımcı Feridun Özhan'a
Teşekkürler..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

18 Eylül 2009
*
FLAŞ...FLAŞ.. FLAŞ..ZAHİR GOÇAK BAŞKANIMIN OPERASYONU BAŞARILI..

Sevgili Akın..

Merhaba Kaptan..
Sesini duymak bizi sevindirdi..

Hatırlasana..
69 - 70lerde..
Bizim içimizde takım elbiseli, gravatlı olan tek mülkiyeli Zahir Koçak idi..

Sevgili Zahir'i..
Daha ögrensi iken..
Sarı renkte desenli (tek) çeket altında..
Koyu renk pantolon
Gıravatlı..
Yakışıklı..
ve SSDF Başkanı
Haliyle...
Hatırlamaya çalış..

Mersinde.. senin lacilerinle kafa yaptıgına ne bakıyorsun ..?

Zahir Başkanım, oldum olası (Kırıkkale tabiriyle..)pek süslüdür..

Bu gün kendisiyle görüştüm..
Pek keyifli idi..

Yarın..
Taburcu olup..
Başkanlık rezidansına avdet edecek..
Hiç kuşkusuz..
Bir ömür verdigi türk siyasetine..
Bir yurtsever..
Bir "Baba Mülkiyeli.." olarak..ta
Türk halkına....
Hizmetine devam edecektir..

Kendisine "geçmiş olsun.." diyoruz..
Sevgi saygı ve selamlarımızı sunuyoruz..

Sana ve senin nezdinde..
Tüm İzmir Mülkiyeli camiasına..(şahsım adına..)
Sevgi Saygı ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

14 Eylül 2009
*

Heybeliada ruhban okuluna Mülkiyeli katkısı

Sevgili Saner..

Dönüşün muhteşem oldu..
Herzamanki gibi yine döktürmüşün..
Pek keyifle okudum..
Okudukça o günlerimizi tekrar yaşadım..
Çok sagol Dostum..

O türkü Pir Sultan Abdalındır..
O tarihlerde her fısatta çalıp çıgrılırdı..
bu isyan türküsü..
(Hatırımda kaldıgı kadarıyla)
Ruhi Ru'nun derlemesinden..
senin nokta nokta geçtigin yerleri doldurmaya çalışıyım..

Gelin Canlar Bir olalım..
Münkire kılıç çalalım..
Hüseynin Kanın alalım..(Yoksulun Hakkın alalım...)
Tevekkeltü taallah..

Özü Öze baglayalım
Sular gibi çaglayalım..
Bir yürüyüş eyleyelim...
Tevekkeltü Taallah..

Açalım kızıl sancagı..
Geçsin Zalimlerin (yezitlerin) çagı..
Elimizde..dost (aş) bıçagı..
Tevekkeltü.. Taallah


Pir Sultanım geldim cuşa..
Münkirlerin aklı şaşa
Takdir olan gelir başa..
Tevekkeltü Taallah


Hayranlıgımızın ve alkışlarımızın kabülü..
Yazılarının ve şiirlerinin devamı...
dilegiyle..

Sevgiler..Saygılar Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

8 Eylül 2009

*
SAHİR KOÇAK VE HASTANE SÜRECİNDEKİ TAHAVVÜLLER

Cümleten Günaydın
Arkadaşlar



İyi Haber veren kaynaklara göre..
(Bodrum Muhabirimiz Sevgili Can Çiner'in Babası Hikmet Çiner..
vasıtasıyla Sevgili Hamdi'nin bildirdigine göre..)

Bu gün...
amaalıyat olması beklenen

Kırıgın Kalesinin..
Efsane Belediye Başkanı(m)

Halkına verdigi içten sevgi ve gösterdiği alçak gönüllü saygı ile..
Her görüşten her cinsten insanımızın..
Güvenini
Sevgisini
Saygısını
Kazanmış..
Mülkiye Rozeti yakasından ve kalbinden hiç çıkarmamış
Ülkemizin...
Mülkiyemizin..
ve
Kırıkkalemizin..
Yetiştirdigi..
Büyük Siyasetçimiz..

Benden ve
M.Kemal Öke(Sakari) sonra..
Kırıkkalenin
Üçüncü en yakışıklısı..
Benim..
Tınaz İlkokulu'ndan Kankardeşim ..
Harun Koçak'ın
abisi..
Kadim Dostum(uz)

Sevgili..
(Kırıkkalelilerin lügatiyle..)
Zahir GOÇAK

Bana..operasyondan önce..
(Salı günü yaptıgımız telefon görüşmesinde..)
"
"Bah hele..!
Perşembe'ye ..görüşürük..Mekan.." dedi

dedigi halde ..

Ani bir kararla..
Amalıyatını..
Gelecek Haftanın Salı gününe
Erteledigini ögrenmiş bulunuyorum..

Mülkiye Kamuoyuna saygıyla duyurulur..

NOT..
şimdi birdenbire aklıma geldi..
(halbuki.. ne ilgisi var degil mi..?)

Bende.. 3 gün üst üste sünnetçimden kaçmıştım..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

4 Eylül 2009
*

İran Mollaları Ermeni Cumhurbaşkanını bağrına basıyor

Sevgili NUR Esen..

Belki Dikkatinizi çekmiştir..
Gönderdigin iletinin..
En altında şöyle
Bir söz var..

"Kana Doymayan Kanlı Katil ..Dinle..
Tanrı adına ant içiyorum ki..
Kana doymayan sefili-seni-...
Kana doyuracagım..

(İskit Türk Birliginin Kaganı Alp Er Tonga'nın* torunu..)
(İmparatoriçe)
Tomris Kağan..
* İran destanlarında.. Alp Er Tong'a "Efresyap" ya da Afrasyap deniliyor..
Bu sözünü...
Oglunu öldüren..
İranın Efsanevi krallarından..(Dare-Darius, Kambiz ve Kirous)
(Grek tarihçilerinin "Kirous" diye adlandırdıkları..)
Babili yakan yıkan..Yahudilere özgürlüklerini verip Tevrata adını yazdıran
Mısır ve Anadolunun fatihi .
Keyhüsrev'e karşı söylemiş ve bu sözünüde 25 yıl sonra yerine getirmiş..
Antik tarihçilerin Persepolis dedikleri iran başkenti Anuşanda oturan ailesine..
Kirosun cesedini postalamıştır..

bu tarihten 250 yıl önce..
Bu Hanım kaganın büyük dedesi..
Tüm kafkasyaya ve yüm kuzey dünyasının tek hakimi..

Alp Er Tonga..
Med kralınının daveti üzerine Geldigi..
Şimdiki Tokatın Zile kazası yakınlarındaki bir büyük toplantıda..
Hile ile (tuzaga düşürülerek) arkadaşlarıyla birlikte öldürülmüştür..
Tarihçilerden büyük bir kısmı..
İran- Turan Kavgasının
İşte bu Alp Er Tonganın öldürülmesi olayı ile başladıgını söylerler..

Bana göre....

Yeryüzüne hakim olmak istiyen bu iki büyük gücün (Güneyin Yerleşik- İran- ve Kuzeyin hareketli -Türk-
Atlı Step kültürü) hakimiyet çatışması..

Bundan 1000 yıl sonra...
(MS. 568 lerde Göktürklerle Sasaniler arasında ) tekrar ortaya çıkar

Bu dönemde..
Farisi devletinin en sadık müttefiki..
gregoryan ermenilerdir

Bu tarihi ittifak..
Türklerin İranı vatan yapmalarını müteakip..
inkitaya ugramış isede..
İrandaki iktidarın 1920lerde türk soylu sülalelerin elinden alınıp..
işbirlikçi azınlık iran soylulara (Pehlevilere) verilmesinden sonra..
tekrar ve daha sıkı bir şekilde kurulmuştur..

Tarihin hiçbir kesitinde..
Siyasi konjoktüre göre bazen tercihler degişsede..
(Türk -Azeri ilişkisine benzer) bu ermeni-acem ilişkisi
hiç degişmemiştir..

Bu nedenle..
İran islam devlet başkanı ile Hristiyan ABD yalakası Ermeni devlet başkanının
Böyle samimi kucaklaşmalarına şaşmamak gerekir..
Onlar.. şimdi de..
Tıpkı MS. 568 lerdeki gibi..
Tek düşman
Türklere karşı oluşturdukları
Kutsal ittifakın taraflarıdırlar..

10.000 kilometre uzaktaki
demokrat ..Ermeni hakları şampiyonu
Kahraman ABD ne kadar ugrasırsa ugraşsın..
ermeniler üzerinden.. türkiye aleyhine..
iran politikası yürütmeye devam etsin..
Bu ittifaka Rusya'nında dogal müttefik olarak hep katıldıgını gözardı etmeyelim..

Bu ittifak ekseni..
Tıpkı..
Körfezden.. Kafkasları delip geçen taa baltıga uzanan bir mızrak gibi ...
Bizi... Hazardan.. Azerilerden, Türkmenistan, Kırgızıstantan, Özbekistan ve Kazakistandan Ayıran...
Demir bir perde gibi..

Sevgi Saygı ve Selamlarımla..
Mekan DEMİRKAYA

3 Eylül 2009
*


Sevgili Cevdet..

Merhaba..
Altın yürekli kadim dostum..
Hemide 70 lerin Mülkiyelisi..

Merhaba..
Bodrum Hakimi



Ben bu olayı biraz biliyorum..
(Sıcagı Sıcagına..)
71 lerde yaşadıgın bu olayı bizle paylaşırmısın..anlatırmısın ..?


Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

NOT..
Birden aklıma geldi..
bizlerin ..yani
70 lerin MÜLKİYE ögrencilerinin..
anılarından..
yani..
yaşamlarından..

Bizim..
Fil Suat..
Tuncer ..
Nurettin (tabiki Sevgili Mine'nin destegiyle..)
Lemi
gibi sanatçı dostlarım..
isteseler bizimde katkımızla
"hababam sınıfı.." tarzında..
tv. yada sinema veyahut drama senaryoları çıkarabilir mi..acaba..?

Ortaya çıkacak..
Böyle bir yapıtın..

Bir devrin Türkiyesinin..
Bir devrin Mülkiyesinin
Bir devrin..Türk insanın
Bir devrin fakülte ögrencisinin

en güzel yoldan en etkili aktarımının saglanacagına..
gönülden inanıyorum..

2 Eylül 2009
*
Başsağlığı

Sevgili Necip..

Hani..
Derler Ya...
"Ana gibi yar Olmaz..."

Derler ya..
"Aglarsa Anam aglar..
gerisi yalan aglar.."

Derler Ya...
Ana.. başa tac imiş..
Her derde ilaç imiş..

Cennetin Annelerimizin ayakları altında olduguda söylenir..

Binlerce yıldır..
Binlerce türkü yakılır..
Annelerimiz için..


Ama.. yinede..
Bu..
Yazılan
Yakılan
Söylenen
Herşey..
Annelerimizin bizlere olan
Büyük sevgisini..
Sonsuz sorumlulugu..
Sınırsız baglıgını
Açıklamakta aciz kalır..

Çok güzel şeyler söyleriz..
Onlar için

Söylemesine söylerizde..!

Onlar canını verir evlat için..
Biz tırnagımızı vermeyiz..

Onlar bag bagışlar bize..
Hiç teredddütsüz....

Biz ona...
O bagdan
Bir çiltim üzüm vermeyiz..

Ana çocuk arasındaki..
Ananın fedakarlıgına dayalı olan..
Bu tuhaf ..
Sevgi alışverişi..
Hep böyle sürer gider..
Nedense..

Annemizi Kaybettigimiz zaman Anlarızkii..
Bu koca dünyada aslında yapayalnız kalmışız..
Tek başınanayız..

Dostlarımın söyledigini aynen
Bende söyleyecegim..
"Başın sagolsun Necip.."
diyecegim..

Ama sanırım..
akabinde ki dilegim ise..

"Bundan sonra
Tanrı Yardımcın olsun Necip.."

olacak..

Sevgi Saygı ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

2 Eylül 2009
*

30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlu Olsun

Sevgili NUR Esen..



26 Agustos..1922..
Büyük TÜRK Taarruzunu...

Sadece..
Türk Ordusunun...
Binlerce Yıllık tarihindeki..
Binlerce zaferden biri diye düşünürsek..
Bence çok büyük bir yanılgıya düşeriz..

26 Agustos 1922 de..
Taarruz eden sadece Türk askeri degildi..

Bu kez ..
Taaaruz eden..
Kadını erkegi...
çolugu çocugu..
yaşlısı genci ile..
Topyekün..

Hiç köle olmamış..
hep kendi vatanının efendisi olmuş..
Özgür Türk Milleti idi..
parolası..

"Ya İstiklal...Ya Ölüm.."idi..


150 yıldan bu yana ezilmiş dövülmüş..
sömürülmüş..
ve Hep savunmada kalmış..
Mazlum.. Onurlu
Bir kadim milletin..
Kendisine 150 yıldır reva görülen
bu zulmün..
bir daha tekrar etmemesi için..
"yettiniz gayri.."deyip..
150 yıldır....
sadece kafasını yüzünü korumak için kalkan ellerini.

26 Agustos 1922 şafagında..
İlk kez..
Kahredici bir yumruk olarak...
Havaya kaldırdıgı gündür..

Anadoluda ..
26 Agustos 1922..de

Emperyalistlerin tepesine inen ..
Bu yumruk öyle şiddetli idiki..
Sadece ingiliz besleme ordusunu degil..
Tüm sömürgecilerin dünyasını dagıttı..

30 Agustos 1922 gününde sabahın ilk ışıklarıyla..
İlk kez..
purolu göbekli.. kendilerini insanların devletlerin üstünde üstün ırk olarak gören
sömürgeci ingiliz para babalarının..

sırça köşkleri yerle yeksan edildi..
ezberleri bozuldu..
İlk kez..
vatanı için..
bagımsızlıgı için ayaga kalkan bu ulusun..
asla yokedilemiyecegi gerçegini gördüler..
sömürgeciler için
"Türk" adı..
artık..
bir ırkı
yada bir etnik toplulugu ifade eden bir kavram olmaktan çıktı..
dünyada emperyalizmin karşısına dikilen maglup edilemeyen
bir gücü temsil eden..
yepyeni
Anti emperyalist bir kavrama dönüştü..

Atatürk.. adı bütün dünyada..
ezilen ulusların.. devrimcilerin..
Bagımsızlık bayragı..
Kemalizm..ise..ezenlerin korkulu rüyası bir kavram oldu..

Sonsuza kadar..
Sürecek olan bu 30 Agustos zaferimiz ..
Kutlu Olsun..

Sevgi Saygı ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

29 Ağustos 2009

*
Hz. MERYEM'in MUCİZESİ.. KUTLU DOGUM AYI

Sevgili Dostlarım..

Hz. Meryem'in (SAS)

"Sen Dost Kazan Oglum..
Düşman.. Anan'da Dogurur.."

Şeklindeki hadisi şeriflerinde buyurdugu gibi..
bizim..
Amalımız efkarımız..
Dost kazanmaktır....

Bana gelen içten samimi mektupların şehadet ettigi üzere ..
Demekiii.!
Biz dost kazanmışız...

Bu vesile ile Bu Yüce kadının ne demek istedigini..
yürekten duyarak ve yaşayarak anlamış bulunmaktayım..

Başta Kadim Dostum Can Çiner'in Olmak üzere..
Tüm dostlarımın..
Şahsıma gösterdigi ilgi ve gönderdigi sevgi dolusu mesajlar..
İçin Sonsuz teşekkürler..
Dostlarımın bana hitapları..
Beni
Çok mutlu etti ..çok sevindirdi..

Hatta
Aramızda Hakikat kapısını aralayıp..
bir müthiş sırra
vakıf olan ehlibeytten..

Sevgili Nurettin ve Sevgili Mine..
kerem buyurdular...
Böyle bir dogum mücizesinin...
bir günle...
ya da..
"kutlu dogum haftası" adı altında bir tek haftayla..
Geçiştirilemiyecegini teblig ve telkin ettiler..
Bizdeee...!
Elbetteee...!
İlim İrfan sahibi bu muhterem alim ve alimenin..
Bu yüce..enbiya ve esviyanın..
Telkinlerini kulak arkası edemezdik....

Nitekiiim..
Kutlu Dogum günü olan konu başlıgını..
Nurettin Çakan Hazretlerinin Buyurdukları şekildeee..!
"Kutlu Dogum Ayı"
olarak degiştirdik..

Yani Anlayacagınız..
Bu kutsal Ayın sonu ..
31 Agustos olacak...
ömrüm sizi sevmekle nihayet bulacak....

Ama biraz düşününce..
Muhatap oldugum..ömrüm oldukçada hep muhatap olmak istedigim..
bu sıcak içten dostluk sarmalının aslında..
Hz. Meryem'e borçlu oldugumu hemen anladım..

Tıpkı tüm anneler gibi benim annem de...
Mücizeler melegi idi..
En büyük mücizesini iseee..!!!
Bundan 58 yıl önce Kırıkkalede bir..
Sekiz Agustos günü
Gerçekleştirmiş
Nasıl mı..?
Bu mücizeyi sizden saklamanın günahını taşıyamayacagım artık..
anlatacagım..

Raviyanı Ahbaar... ve Nakliyanı Ashaar ..
Öyle rivayet ederler ki..

Gökyüzünde tek bir bulut yok iken..
Aniden başlayan sagnak..
15 dakikada..
Kırıkkale'de O tarihe kadar görülmemiş..
Şiddet te bir sele dönüşmüş
Kuzeyin Çorak yükseltilerinden bir hışımla inen azgın su kütleleri..
kuru dere yatakları yoluyla..
taşıdıkları moloz yıgınlarını..
Kızılırmaga ilk boşaltan olmak için birbirleri üzerinden azgınca yuvarlanmış..
Kırıkkkalenin en büyük dagı kale tepe kızıl renkte bir sel gölü ortasında minik bir ada gibi kalmış..

Fazla yarım saat sonra sagnak aynen başladıgı gibi aniden durmuş..
Pırıl pırıl bir Agustos güneşi tekrar ortaya çıkmış..
Sel çekilmiş..
Mis gibi toprak kokusu etrafı sarmış..

Evin tren yoluna bakan yüzünde ki küçük pencerelerden birinden dışarı seyreden annem..

"..Hava pek güzel... Şerbet gibi... Çıkıp biraz gezinti yapayım.."
deyip..
Kapı komşumuz Zekiye Hanım Teyzeyide yanına alarak..
Keskin Caddesindeki..
Bahçeli Küçük evimizden..
Kızılırmak istikametinde (Rafineriye dogru)..
Gezinti kapsamında..
Sohbet ede ede..
Çamurlara basmadan..
(Gerçi selden sonra açan güneşle birlikte yerler hemen kurumuş..
ama
Yinede...sagda..Solda ufak su birikintileri varmış..)
Yürümeye başlamışlar..

Tam ...
(O tarihlerde yeni yapılan..)
Altından..Sel suları..
Üstünden..
kamyon taksi at arabaları geçen..
"Kuru Köprüye" geldiklerinde.. (bu köprü halen mevcut..)

"ııhm..ııhıh..gıı.."
şeklinde.. belli belirsiz bir bebek sesi duymuşlar..
İkiside dikkat kesilerek..
Sesin geldigi tarafa dogru yürüyünce...
Bir de...Ne görsünler...!

"..A...Aaaa....!
Çıkıştaki beton diregin dibinde..
çalı, çırpı, çamur arasında...
Mutlu görünen..
Anadan üryan...
Bir Bebek...

Yukarı dopgru kaldırdıgı ayaklarının başparmaklarıyla oynayıp..
"aguu..gugu.. .." gibi sesler çıkarıp konuşuyor..
(Zekiye Hanım Teyze..Bebegin üzerinde bir çimçik çamurun bile olmadıgını..
Yıllar sonra..
Ciddi..Ciddi..
Yemin billahla anlattıgını hatırlıyorum..)

Annem sevecen bir fısıltı ile..
Zekiye Hanım Teyzeye...

" Ay... ..Ay..Şuna baaak..!
Sel getirmiş herhalde..
Alıp Eve götürelimmi..?"
Sen Götür... Kız Zekiye..?"
(Bebek yerde hala.. ve annem tereddütlü..)

Zekiye Hanım Teyze Telaşla Cevap veriyor..
"..Delirdin mi..Gıı..?
Evde bundan dolu var..
Vallaa..bi dene daha getirirsem..
Gali.. bizim herif.. beni boşar..
Senin ki bişi dimez..
Sen götür..Miryem..!"

Annem ..
"Dogru söylüyon Kız..
Hamdi'de evde bu kadar çocuk varken..
Bir de bu bebegi niye getirdin..." diye kızacak.."
(bebek hala yerde..Annemde hala tereddüt devam ediyor..)

"Ama..bu bebekte pek güzelmiş canııım..
Bak.. bak.. nasıl gülüyo.. bana..!"
( bebek yerde lakin..gidişat olumluya dönüyor..)

"Ben bunu şimdi eve götürsem..
Hamdi'ye göstermeden..Biraz saklasam..
Nolacak...Ha dokuz olmuş ha On olmuş..é
(Bebek yerde..Annemin aklı hafiften yatıyor..bu işe..)

"Nasıl da bakıyor bana.."beni kucakla.." diye.
Kuzuuum..
Yok...Yok..İyisi mi..
Ben bunu hemen alıp götürüyüm..
Ne olursa olsun.."
(yaşasııın..Annem karar verdi..Artık karşısında kimse duramaz..)

Annem çabucak başındaki tülbentle..
Bebegi Sarıp sarmalayıp..
Eve getirir..
( Ohh..Nihayet..)

Hz. Meryem Anamıza göre..
Bu bebek..kendi durumunun igretiliginin..
Sanki farkında imiş gibi..
Hiç sesini çıkarmaz..
Hiç aglamaz..
Çabuk uyuyan ..
Huzurlu bir bebedir..
(Bebek degil sanki..Hoşmemodaki..Mebek..)

Babam da ..Anneme..
"..Nihayet..bizi uykumuzdan (günlük ortalama 5 saat..)
etmeyen uslu bir bebege rastladık..
Bu bebek hep bizimle kalsın.. Hatun.." demiş..

Siddetli Yaz yagmuru selinin getirip..
kuru köprüye bıraktıgı bu bebek kimmiş...
Biliyormusunuz..?

Benmişim... Megersee..

Annem...Öyle Diyoo..
Kocaa.. Hz. Meryem bu..
Yalan söyleyecek hali yok yaa..!

Gerçek bir mücize...
Öyle degilm mi..?
Zaten Annelerimizde.. Mücize yaratmak için varlar.. degilmi..?

Sürçü lisanımız olduysa..Affola..
Tüm dostlara..

Sevgiler Saygılar..ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

29 Ağustos 2009

*
NİCE YILLARA SEVGİLİ SERMUHARRİRİMİZ MEKAN DEMİRKAYA, NİCE YAZILARA....

Sevgili Tuncer (Saner Gürdil)..

Degerli Dostum..
"Mülkiyeli Şair bir Dagcı.."

Bu gün büyük keyifle şiirini ve Sevgili Kutlu ile olan şiir muhabbetinizi okudum..
Takdir bize düşmez ama..
hayranlımı ifade etmek için kelime bulamıyorum..
Bana göre..
İnan bana
Müthişsin
Ayrıca dogum günü hediyen beni çok mutlu etti
Sevgili Tuncer..
Sen Çok Yaşa.. emi..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

12 Ağustos 2009
*

Sevgili İbrahim Toptepe..
Degerli İkinci Başkanım..

"Tennenni grubumuzun.. çiçegi burnunda udisi..
Mülkiyenin başarısı için yıllarca (3 dalda) terini akıtmış..
Mülkiye Sporun ..
(Mülkiyeli) en çelebi sporcusu..

Bence çok haklısın..
iyiki dogmuşum..

Aksi halde..
Şu anda .. hissetttigim..
dostluk arkadaşlık üzerine olan dünyanın en güçlü en güzel duygularını yaşıyor olamayacaktım..

Yani Ben şanslı herifim..
Böyle güzel bir atmosfer içinde yaşamak..
Dünyada kaç kişiye nasip olur.. Sevgili İbo..

Biz Hepimiz..
150 yıldır durmadan devinen hamur teknesinin ürünleriyiz.. kadim dostum..
Hepimiz aynıyız anlayacagın..

Çok teşekkürler ..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar

13 Ağustos 2009
*
Sevgili Celal Maybek..

Uzun süredir sesin çıkmıyordu..
Tatil uzun sürdü herhalde..
Tıpkı benim gibi biraz uzattın sanırım..
Hoşgeldin dostum..
sesini duyduguma sevindim..
Çok teşekkürler..

Sevgi Saygı ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
*
Sevgili Yücel ÖZLEM

Sagol Yücel Beg'im..
Sagol..Dostum
Birlikte Nice Yıllara..

Sevgi Saygı ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
*
Sevgili Cenani..

Bu zekice dogum günü tebrikin..
Sadece..
Senin..
Bizim arkadaş ekibin çelebi ve akıllı
Taifesi içinde yeraldıgı konusundaki fikrimin...
Dogrulugunun ispatı..oldu


Seni Mahçup etmeye hiç niyetim yok..Dostum..
100 yaşgünümüde göreceksin..

İlgin için Çok Teşekkürler.. Kadim arkadaşım..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

*

Sevgili Can Çiner..

Çok sagol.. Eski Dost..
Senin eniyi dostun olmak benim için büyük onur..
bunu hemen anladım zaten..
Çünkü..
sen genelde iki cümle ile mesajını verirsin..
oysa bu kez benim için nerdeyse bir sahife yazı yazmışın..

Can..Aslanım
Çok güzel mektuplar aldım bu dogum gününde ..
Hepsi sevgi ve arkadaşlık duyguları ile dolu idi..
Ama..
en fazla senin yazın duygulandırdı beni..
Eminol sadece ben degil..
seni tanıyan tüm arkadaşlarım..
seni çok seviyor Can Dostum..

Dedigin gibi seninle ben çok şeyleri birlikte yaşadık..
Bundan sonrada yine birlikte birçok şey yapacagız..

Dostum..
Seni Seviyor..
Özlemle öpüyor
ve
Saygı ile Selamlıyorum..

En iyi Dostun..Mekan
*
Sevgili A.Cengiz ÖZKAN..
Dünya şirini..
Sıkı Mülkiyeli..
Kadim Dostum....

Zatımla ilgili
Durumu ..
Sokullu Mehmet Paşa esprisi içinde..
Herzamanki sıcak dostlugun eşliginde çok güzel izah etmiş bulunmaktasınız..

Özet Sonuç bölümündeki
Güzel
Dileklerini kabül ediyor ve üstüne bir pot da benden..! pardon
"Bir dost öpücügüde benden.." diyorum..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
*
Sevgili Bülent Soylan..

Bu yaşşş günü ile ilgili olarak..
Olumlu dileklerini sıralarken..
Herzamanki gibi yine alternatiflerinide sıralamışın..
Herzamanki gibi yine realist yaklaşımınıda sergilemişsin..

Aslında haklısın..
Her yaşşş gününün
Biraz daha yaşşş bir adım oldugunu hatırlayarak..
Günlerimizi keyifli ve senin gibi üretken geçirmemiz gerekiyor...

Yinede.. bu kadar realist olmasan olmazmı..sanki..?

Çok teşekkürler..

NOT..
Yüksek şuraca..
Son yazıların keyifle okundu..
Bu yeteneginle
Grubumuzda büyük bir boşlugu doldurdugun konusunda fikir birligine varıldı..
makalelerinin devamı dilekleriyle oturum kapatıldı..
Bilgilerine Arzederim..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
*
Sevgili Ali Ertem..
72 görünümlü Kadim Dostum..

Sesini duymak çok güzel ..

Çok teşekkürler

Hep beraber Nice keyifli yıllara..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
*

Sevgili Uluç Gürkan..

Degerli Vekilimiz..
Duruşuna hayran oldugumuz..
Mülkiyeli Siyasetçimiz..

Benim Uluç Abim..

Beni çok sevindirdin..

Çok Teşekkürler..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
*
Sevgili Ahmet TAN..
Sn Bakanım..
Degerli Üstad..
Kadim Dostum..

Çok Teşekkürler..

Sevgili İhsan Hocamın..
(Muzaffer Daimen Muzaffer Han, Sevgili Arap Cengiz )
Şirin sürprizleriyle başlatılan
Bu "Sanal Alem Dogum Günü Partileri"
Bir büyük ziyafet masasının
Etrafında toplaşan Kadim Dostların yaydıgı sıcaklık hissini aynen veriyor..

Tevekkeli ..
Rahmetli Babam..
"Bu medeniyet çok güzel birşey canım..!"
diye boşuna dememiş..

Sevgiler Saygılar Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
*
Sevgili F. Suat ÜLHAN..

Benim..
Endamı ile ruhu tam tezat teşkil eden..
sanatkar ruhlu
İnce arkadaşım
Kadim Dostum..

Çok teşekkürler..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
*
Sevgili Ümit Ertong..

Çok teşekkürler..

Ata Barı..
Deli Horon..
Çoşkun Çoruh..
Sarı Kız...
Cilveloy..

"Git kırıl git.."
"Üç git üç.."
"Hiyuu Huuh.."

"Çoşkun Çoruh"taki çoşkumuz ve mülkiyeli olmak farkımız ile..
Hep birlikte Nice yıllara..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
*

Sevgili Serpil..

Valla Uçmanı ve Hikmeti bilemem..
Onlar heran su koyabilirler..

Ama bilirsin..
Ben..
Kararlı ve dirayetli bir çocugum..
niyetim senin dilegin dogrultusunda ..
"hep genç kalmak"

Çok teşekkürler ..Sepo..
Senin "agır abi" havalı aslan parçası eserine..
selamlarımı iletmeyi unutma..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA
*
Değerli Hocam
Yine senden her daim beklenen tatlı sürprizlerinden bir tanesini yapmış bulunuyorsun.
Bu sürprizin beniçok sevindirdi. Çook teşekkür ederim.
Aslanın bir tanesinin böyle tatlı sürprizle sevindidin, savuşturdun.
Diğer aslane'yi lafla, resimle savuşturmanın pek kolay olacağını pek zannetmiyorum.
pamuk eller cebe. Burçdaşıma sevgiler...
Sevgi, saygı ve selamlarımla...
Mekan DEMİRKAYA
*
10 Ağustos 2009
*

Sevgili F.Suat Ülhan..

Dag Komando Okulunda bizim bir Bölük Komutanımız vardı..
Arkadaşları Ona "Deli Bülent" lakabını takmıştı..

Yaşıyorsa.. Allah selamet versin..
Ondan çok şeyler ögrendik..
Kapı gibi bir adamdı..
birgün içtimada bize...

"Ben 84 kiloyum ....
Bunun sadece 4 kilosu..
Bülent Özkoçak'tır Beyler.."
demişti..


Vücut agırlıgının dörtte üçü "yürek" olan..
İnce..
açık sözlü..
Hassas..
Sanatkar ruhlu
Dost canlısı vefalı..
Kadim Dostum...
Takdir ve iltifatın için
Sagol...

Ayrıca çok haklısın..
özellikle bizim dönemimiz ..
mülkiye tarihinde sadece bir rakkam olarak ..
ya da.. sadece bir sınıf arkadaşlıgı olarak ..
kalmasına izin verilmeyecek kadar önemli bir dönem olduguna inanıyorum..

Bizim Nurettin Çakan bir gün muhabbet esnasında..
bana dediki..

"150 yılını kutladıgımız Mülkiye tarihinin
biz 40 yılını birlikte yaşadık..
yani..
bu Mülkiye tarihinin nerdeyse üçte biri..
biziz.. Mekan ...."

Nurettin de (senin gibi) çok haklı ve dogruydu..

Biz kadim mülkiye tedrisinden geçen son kuşagız gibi geliyor bana..
Biz..bizden önceki mülkiyeliler gibi..
sakin duragan.. dingin.. bir dönemde geçirmedik..
Hem toplumumuzun.. hem siyasi yapımızın tüm kırılma sarsılmalarını yaşadık..
bizdeki deneyim hiçbir kuşakta yok.. bana göre..

10 yıl içinde hiçbir kuşagın şahit olamıyacagı toplumsal depremleri yaşadık..
919 lardan kaynaklanan.. 68 öncesi bagımsızlık bilinci insanlık idealizmi ile yetişen..
Türkiyenin en zeki en başarılı olan kuşagımız....
68 öncesi Özgürlügünüde yaşamış görmüş..
ve 78 sonrası.. pire gibi durmadan sıçrayan...
Hedefini kaybetmiş bir sarsıntılı toplum yapısını da yaşamış ve görmüştür..

Biz Mülkiyeliyiz..

İnsanımıza .. kitabımıza kültürümüze sanatımıza edebiyatımıza milletimize devletimize teşkilatımıza
vatanımıza.. diplomasımıze..
Veee..
bize emanet edilen ..
Bagımsız cumhuriyetimize sahip çıkmak bizim tasarımımız geregidir..
Bu Mülk bizden sorulur..
150 yıllık Mektep bunun için vardır..
Bu mektep ..bilgisayarcı yada inşaat ustası..
veya bankacı yetiştirmek için tasarlanmadı..
Tüm bu mesleki ve sosyal grupların hukuk düzeni içinde uyumlu barışık üretken bilinçli..
çalışmasının saglanması için tasarlarlandı..

işte şimdi mektebin bu özelligi yokedilmek isteniyor..
mülkiye bilinci olan tüm mülkiyeliler..
s,stemli olarak yönetimden kadrolardan uzaklaştırılıyor..
yerlerine biat kültürünün amerikan versiyonu çok özel yetiştirilmiş..
kadrolar getiriliyor..
Bu büyük emperyal oyuna en büyük engel gördükleri Mülkiye ruhu özellikle yokediliyor..
Şu anda Bu devlet yapısı acemi mangalarının elindeyse.. bunun tek sebebi..
Mülkiyelilerin Daha dogrusu mülkiye ruhuna sahip mülkiyelilerin tüm sistemden uzaklaştırılmalıdır..

İşte Sadece bu nedenle dahi bizim dagarcıgımızda ne ne yoksa özellikle dönemin yaşam koşullarını siyasi sosyal ortamını.. insan ilikilerini de içerecek şekilde yazılarak yansıtılması gerekir..
İşte bu nedenle de haklısın..

Kaldıki biz dostuz.. burası bir dost meclisi..
Bizim anlatıgımız Fil Suatın Evinin müdavimleri ..
daha o yaşlarda
Sır kapısını aralamış..
Yalansız dolansız bireysel çıkarlara dayanmayan dostlukların kıymetini hazmetmiş..
mutlu ve gelecege umutlu insanlardı..
Gece kafalarını yastıga koyduklarında.. rahat uyuyan delikanlılardı..
Vicdanları hür.. ögrencilerdi..
bencil hiç olmadılar.., kişisel hırslarını konu bile yapmadılar.. belkide bu tür hırsları hiç olmadı....
Esprili ve toleranslı halkını insanını seven ..
içi insan sevgisi ile dolu..
yetiştirilmiş..
Mülkiyeli gençlerdi onlar..
Şimdi..
Bu ihtiyar delikanlıların görevi..
Mülkiye tarihinin bu en önemli bölümünü yazmak ve aktarmak olmalı..



"Dervişin uykusu bile zikirdir.." derler..
Yani ..anlayacagın..
Bizim .."şahsi" muhabbetimiz bile.. bir derviş zikridir..
Bu grup...
Bence....
Bunun için vardır..
Zaten..
Hepsi birbirinden başarılı..
Hepsi birbirinden güzide..
Hepsi birbirinden deneyimli..
Hepsi birbirinden bilgili..
Hepsi birbiriyle yürekten ilgili ..
Vee.
Bir üyesi oldugum için şahsım adına herdaim gurur duydugum..
övündügüm.. güvendigim..ailemden daha yakın hissettigim..
istemedikleri birşeyi zorla yaptırma şansı sıfır olan..
Ama arkadaş ugruna.. dagları devirme gayret ve inancına sahip..
Altın kadar kıymetli bir temiz geçmişe sahip..
Özgür demokrat Ruhlu..
Yurtsever..
Adil ve Ehil...
Bu grubun insanlarına ..
Saygı duymaktan başka...
Kimsenin bir diyecegi de olamaz..
diye düşünüyorum..

Dost ortamında bulunmanın güven ve keyfini yaşamaktan başka bir şey hedeflemeyen..
birbirine makam mevki ast üst ilişkileri ile degil özgür arkadaşlık duyguları ile baglı olan..
bu kadim dost grubunun insanlarının....

kurallarını herkese ögretecek kadar iyi bildikleri
ve hayatlarında en önemli deger yargısı olarak kabul ettikleri
"Karşılıklı Saygı" dışında..
dostluklarında.. da
Başka bir otorite ya da başka bir sınır tanımadıklarını çok iyi biliyorum..
ve buna saygı duyuyorum..

Veee.
Bence..
güzel yazılarını..
Duygularını
(varsa...)kırgınlıgını, kızgınlıgını..
Şiirlerini..
Anılarını
İletilerini..
Aglaşmalarını..
Kedilerinin yaramazlıklarına hastalıklarına kadar..
Neyi anlatmak istiyorsan..
Gruba
Yaz dostum..

Tıpkı bir masaya oturdugumuzda
Birbirimize nasıl
Samimi ve içten davranıyorisek..
Özünde sevgi..
Özünde saygı
Özünde.. dışardan kimsenilerin pek farkedemedigi derin ve temiz bir geçmişe dayalı..
Muhabbetimiz ne ise..
Aynen öyle düşün ..
ve
Onu yaz.. Dostum..

Arada sırada .. dostlar arasında herzaman olabilecek..
Öze ilişkin olmayan.. ufak tefek..
Yanlış anlamaların ..
Hatalı olabilecegi ihtimali yüksek...şahsi degerlendirmeler açık..
Genel..
Degerlendirmelerin..
Arkadaşlarımızın engin hoşgörüsü içinde..
Dominant hale gelmeyecegi umuduyla..

Sevgi Saygı ve Selamlarımla..
Mekan DEMİRKAYA

19 Temmuz 2009
*
Sevgili KUTLU Barutçu..

Grubumuzun Şairesi....
ve Degerli muharriresi...

Herzamanki gibi ..
Ayakta alkışlarımız eşliginde...
hayranlıgımızı sunuyoruz..Hanfendi..

Yine bir şiir daha..
Artık bir antolojiye gönderelim şiirlerinizi Hanfendi..
Sadece biz degil..
Herkes eserlerinizden faydalansın...

Bir düşünün Hanfendi....

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

19 Temmuz 2009
*


Arkadaşlar.. nedense..
bugün..
Aklımdan çook eski bir türkünün sözleri geçti..

Bir yanımda Suphi Nejat Ölüyor..
Bir yanım deryada çalkanır.. Şimdi..

Yer..
İstanbul ..
Bagdat Caddesi ile Orhangazi Caddesinin kesiştigi köşeye yakın
bir apartmanın üst katı..

Tarih ..
1 Haziran 1971
Saat ..Tam 12.00

Bir kurşun..
Birtek kurşun..
Namludan sessizce çıktı..
Camı deldi.. Beyaz tül perdeyi deldi..
"Hedef" dedikleri..
Kocaman bir yüregi deldi..

Arkadaşı.. vurulan arkadaşını kucakladı ..
Kenara çekti..
Henüz ölmemişti...
Acı ustura gibi keskindi..
yüregini şerha şerha parçaladı..

aklından..
çook eski bir türkünün sözleri geçti..

Elveriyoor Elveriyoor..
Orta direk bel veriyoor ..Offf..
Döndüm baktım sol yanıma..
Yigit Mehmet can veriyoor...Offf. .

Kapı kırıldı..
Pür silah.. pür hırs..
üniformalı insanlar..

Doluştular içeri..
Namlular..
Sırtı duvara dayalı ..
Yüzü kapıya dönük..
Yerde yatan kara yagız bir delikanlıya ait..
Kendilerine bakan bir çift kara göze takıldı..
Genç adamın
Bakışlarında .
Ne merhamet dileme ..
Ne de kızgınlık vardı....

Bakışlarında meydan okuma vardı..

Bakışlarında..
"Vurun ulan vurun.. Ben kolay ölmem.."
Haykırışı takılıp kalmıştı..

Çılgınca bir korkuya kapılan
Polis akreplerinin
Namlularından. .
Çıkan kurşunlar..
Hırsla ..
Korkularının üstüne yagmamaya başladı..

Yerde..
Can çekişen genç beden..
23 defa daha sarsıldı..

Yigit dostumun vucuduna..
Tam 23 kurşun daha saplandı..

Ertesi gün gazeteler.
8 sütüna manşet'ten ..
"Ohh..! Sibel Kurtuldu.."
Dedi...

Sibel (Erkan)İse..

"Hüseyin Abi ve Mahir Abi...
Çok iyi insanlardı..
Bana çok iyi davrandılar.. "
dedi..

............ ........

Bu olaydan bir yıl önce..
Sonbaharın soguk bir günü ..
akşam vakıtleri
Hava kalorifer dumanı ve genizleri yakan kükürt dioksit kokusu ile dolu...
Yer...: Siyasal Bilgiler Fakültesi... Sütunlu salonu..

Kalabalık bir ögrenci gurubunun bakmaya çalıştıgı..
Duvara gömülü demir parmaklıklı..
Pencere görünümündeki..
ilan panosuna yanaştı..
Arkadan boynunu uzatarak baktı..
Fakülte Ögrenci Dernegince tesbit edilip..
Dekanlıkça onaylanan ..
Yemekhane ve yatakhane ücreti ödemeyecek
Fakir ögrenci listesi'nde kendi ismini gördü..

Tam.. geri dönüp gidecekti ki..
listede..
O listeye girmemesi gerektigini düşündügü bir isim dikkatini çekti..
Sonra...
o listeye girmesi gereken ..
iyi tanıdıgı bir kaç ögrencinin
ismini aradı..
bulamadı....
bu fakir ögrencilerin. .
bir kısmını Kırıkkaleden tanıyordu..
Hepsi sag görüşlü idi..

Ertesi gün..
Fakülteyi yurda baglayan bol medivenli beyaz yontu taş yolda..
okula giderken..
Beyaz renkli kısa pardesü giyen ..

Fakülte Ögrenci Dernegi Başkanını ..
gördü..

Okula dogru akan ögrenci kalabalık arasından bagırdı..

- Hüseyin.. Hüseyin..

durdu.. kendisini çagıran uzun saçlı arkadaşını bekledi..

"O listede..ben varım..
Ama gerçekten ihtiyacı olan.. Kırıkkaleden tanıdıgım..
Ahmet Arıcı..
Oguz Kaan Köksal..
ve
Mehmet Özcan yok..

Mehmet Özcan'la
Biz Kırıkkalede yalınayak çaput top oynadık..
Bir sürü kardeşi var..
Babası yelek diker.. ailesini geçindirir..
Artık Kırıkkalede kimse yelek diktirmiyor. .

Yani bunların hepsi fakir emekçi çocukları..
Bu durum..
Sol devrimci görüşle..
Çelişmez mi..?
ve hakkaniyete uygun düşer mi..
Bu ögrencilerin. .
Tek günahları.. sagcı olmakmı..?

"- Haklısın..Bakıyım..Hallederiz .."
" Sagol ..Hüseyin.."

Ertesi gün ..
İlan panosuna..
Yeni bir ögrenci listesi asılmıştı..
Bu listede yeralmaması gereken.. hovarda solcu ..! ögrencinin ismi
silinmiş..
Kırıkkaleli yoksul emekçi çocuklarının isimleri yazılmıştı..

Bu ögrencilerin. .
Hüseyin Cevahir'in bu adaletinden hiç haberleri olmadı..

Bu ögrencilerden. ..
Mehmet Özcan ( Cüce Memmet..)
Daha sonra..
okulu bitirip Kaymakam oldu..
Ahmet Arıcı..(Küp Ahmet..)
okulu bitirip..
Sayıştay Üyesi Oldu..(90 yılında vefat etti..)
Oguz Kaan Köksal Okulu bitirdi..
Vali ve genel müdür oldu..

Tıpkı ..
Oktay Etiman'ın
himayesinde. .
kendisine yaptıgı hamiyetperverlikten hiç haberi olmadan ..
Fakülteyi bitirip. .
Türk Tarih Kurumuna Başkan Olan..
Mülkiyeli Kardeşimiz Ali Birinci gibi..

Sahi Arkadaşlar..!
Bu Rahmetli Hüseyin Cevahir..

Solcu ögrencilerin
Sagcı okul ve yurtlara adımlarını dahi attırılmadıgı bir dönemde..

Ugruna tatlı canını verdigi düşünce ve görüşünün..
Düşmanlarına..
Hiç tanımadıgı..
Kendisinide sevmeyen bu Kırıkkaleli ögrencilere
En güçlü oldugu bir zamanda..
Neden bu Hamiyetperverligi gösterdi..

Ölümden korkmayan Hüseyin Cevahir..
Yoksa ..Bu Fakir ögrencilerden mi korkuyordu.. ?
Yada kendisine ricada bulunan arkadaşından mı çekiniyordu.. ?

Hüseyini kararından döndüren duygu ne idi..?

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKA

2 Ağustos 2009
*
Annesi Babası tütün ziraatçısı..
Hendekli..
sessiz gösterişsiz hırslı bir çocuktu....
siyaset ve dini konulara meraklı..
hep okuyan ama hep aynı şeyleri okuyan..
yazmayı pek seven ama hep aynı şeyleri yazan ..
dogmatik fikri bir yapısı vardı..
Zaten tavır ve davranışları ile bu yapısı hemen belli oluyordu..

Polis kolejini bitirmiş..
Polis Enstitüsü iken aniden Enstitü yü bırakarak..
Siyasal Bilgiler Fakültesine girmiş..

sag ve sol kavgalarının en keskinleştigi
ve devrimci ögrencilerin en güçlü oldugu dönemde de
Yurdun 207 numaralı 8 kişilik odasında kendine yatak tahsisi yapılmıştı..

(Rahmetli- Halterci.)İlker Özyörük
Ersin Kayaalp,
Nadir Topçuoglu,
(Rahmetli) Yurdal Türkkan,
(Rahmetli) Tuncay Artun
(Rahmetli) Foto Köksal..
Ve Oktay Etiman ..

Bu odanın sakinleri olup,
hepsi.. aktif şekilde..sol görüşe sahipti..

Özellikle...
Oktay Etiman..
O tarihlerde..
Okulun Sosyalist Fikir Klübünde ve Ögrenci Derneginde çok faal....
devrimci ögrenci hareketi içinde çok etkin...
bir ögrenci lideri idi..

Bu çakır gözlü..
ezik görünümlü ..
sag görüşlü..
yeni ögrenci oda sakinlerini çok rahatsız etmişti,
Dolayısıyla uzun dönemde..
bu çocugun.. bu haliyle Siyasalın yurdunda kalması...
pek mümkün görülmüyordu..

İlkerin gazabınıda üstüne çekmişti.. durup dururken..

Oktay Etiman..
durumu farketti..
Belli ki..Bu Mülkiyeli kardeşin durumu pek parlak degildi..
Belli ki.. Bu kardeşi fakir ailenin bir çocugu idi..
Belli ki...Anne ve babası onun okuyup adam olması varını yogunu ortaya koymuşlardı..
Belli ki ..Yurttan ve okuldan kovulursa..okuması mümkün degildi..

Sol görüşün ölümüne savunucusu oldugu halde..
Hiçkimsenin bir ögrencinin (görüşü nedeniyle) ögrenim hakkını engellemesine hakkı olmadıgına inanıyordu..

Oda arkadaşlarına. .
Bu çocuga dokunmamaları gerektigini. .
bu kardeşinin okuması gerektigini. .
Okuması için kendisinin
Hertürlü yardım ve destegini verecegini
izah etti..
Oda arkadaşlarını ikna ettikten sonra..
Hemen Ögrenci Dernegi yönetimine giderek..
Bu kardeşinin.. yatakhane ve yemekhane indiriminden yararlanmasını sagladı..

O dönemlerde Oktay Etiman'ın..
Devrimci ögrenciler arasındaki saygınlıgı ve etkinligi nedeniyle. .
Oktayın sayesinde ve himayesinde. .
Bu kardeşi..
huzur içinde.. ailesine maddi külfet yüklemeden..
Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi..

Allah ona "yürü ya kulum .." demişti bir kere..
Böylece.. Emniyet Genel Müdürlügünde.. Sıvas Cumhuriyet Üniversitesinde, Polis Akademisinde. .
tarih dersleri hocası oldu..Akademik ünvanlar peşpeşe gelmeye başladı..
Paris ve kırgızıstana gitti..

Bu Mülkiyeli Kardeş..
2008 yılında da Prof. Halacoglu'nun yerine..
Türk Tarih Kurumuna Başkan oldu..

Ama..
Oktayın kendisinden habersiz olarak yaptıgı bu insanlıktan hiç haberi olmadı..

Mülkiyeliler birligine ugrarsanız
Oktay Etiman'ı ..
Mülkiyeliler Birliginin
yemek masalarının birinde açyıgı seyyar bürosunda..
bilgisayarının başında ..
okuma gözlügü gözünde
Zor güç bulabildigi. .
KitapTercüme. . Toplantı filmi çekimi ..CD. arşivleme işleriyle ugraşıp..

Tek başına ..
Aslanlar gibi..
Onuruyla..
Ekmek kavgası vermekte..
oldugunu görürsünüz..

Sahi Arkadaşlar... .

Bu Oktay Etiman ..

ugruna özgürlügünü verdigi..
düşüncesisinin düşmanına..
Hiç tanımadıgı kendisininide sevmeyen
bir ögrenciye ..En güçlü oldugu zaman ..
Neden bu hamiyetperverligi gösterdi..?

Korkudan mı..?
Yoksa..
Menfaat beklentisinden mi ..
Yoksa..
Solcu oldugu için mi..?
Yaptı..?
Neden Böyle bir şey yaptı..? Neden..?


Devam Edecek..


Sevgi,Saygı ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

2 Ağustos 2009
*
Sevgili TUNCER ..


Çok teşekkür ederiz..

Çok güzeş yazmışın..

Bizi bir anda o Güzelim yıllara götürdün..
Ben..
O sefalete ragmen,
Yurt bilincini aldıgımız..
Mülkiyeli kardeşligini özümsedigimiz.. ....
Bir daha artık başkalarına nasip olacagını hiç zannetmedigim..
Temiz , saf, yalansız ve çıkarsız arkadaşlıgı her yönüyle yaşadıgımız..
O yıllara
Yine de "Güzelim yıllar" diyecegim
iznin olursa..Dostum...

Özellikle..
Anıların ikinci kısmından çok etkilendik..
Yıllarca (bir aileden) kardeşler gibi yaşadık..
Sonra....
Sanki..
Büyük bir fırtınaya tutulduk.. Adeta..
Savrulduk saga sola..
Kayıplarımız..
şimdi bize..
biraz daha fazla acı veriyor gibi...
Sanki..

Eline.. diline saglık..

NOT..
Arif Efecan (Afacan Arif..)
Halen Mersinde mi..?
Görüşüyormusun..?

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

21 Temmuz 2009
*
Sevgili Cengiz ÖZKAN..

Nihayet sesini duyduk ..
Yoksa..
Tam.. "kayıp ilanı" vermek üzere idik..

Yeni yaşın.. hayırlı, ugurlu ve saglıklı olsun..
(Dikkat ettiysen..yaşının miktarı hakkında herhangibir yorumda bulunmuyorum..!)

Resimdeki masanda..
Meze olarak..
Beyaz leblebi olsa idi..
Puan 10 üzerinden 10 olacaktı..
Bu durumda..
Bizim Cumhurbaşkanı adayımız kuşkusuz sen olacaktın..

Ama.. üzülme..
Gözündeki okuma gözlügü takılı iken..
Şalgam suyu ile rakı içmekte..
Fena sayılmaz..
Resimdeki manzaran..
Ancak..
Başbakanlık mertebesinde.. adayımız olmana yeter..

İyiki dogdun..
Mösyö Paris Temsilcimiz..


Sevgiler Saygılar ve Selamlar
Mekan DEMİRKAYA

30 Mayıs 2009
*
NİCE YILLARA MUZO, NİCE BÖYLE GÜZEL YILLARA.....

Senki, Diyari Aladagların Erciyeslerin Hakimi Mutkakısı..
Senki... "Tennenni" ekibimizin..Büyük Şefi....
Senki..Mülkiye Spora Tesis edindirme vakfımızın..Başkanı..
Senki Mülkiye Spor tarihi araştırmacısı..
Hanlar Hanı
Muzaffer Daim Muzaffer Hansın..

Sevgili Muzo..
Dogum Günün Kutlu Olsun..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

22 Temuz 2009

*
YETERKİ EMRET::!!!!

Degerli Arkadaşlaaar..

Bugüün.. buradaa... ..

Araştırmacı, karıştırmacı ..
Dergici, kitapçı..
Limoncu,simitçi gazozcu
Memetali Birant taklidi .. Bilim adamı..

Sosyolog,
pisgolog,
Antrepolog..
tarihçi,
cografyacı
Film ve sahne sanatçısı ..
Senarist Kapitalist, Tam teşkilatlı magefonist. kamereman..
Boş zaman buldugunda ise..
Atatürk Egitim Araştırma Hastanesinde
Doktorluk yapan.
Bilkent konutlarında mukim..
Bir İlim yıldızımız..

Gazeteci Doktor..
Mistır Bört Hasan'ın ..

"Hijyenik Rüya tabirleri
Ve Kahve Falı ile Kanserojen Partiküllerin Tesbiti..
Ve bunların Semptomları
Ve dahi bunların Endikasyonları..."
üzerine yazdıgı ..
YETERKİ EMRET...!!!
Adlı eserinden sahneye konan ..
Üç perdelik komedisinin..

Gala Gecesi
için toplanmış bulunuyoruz..

Bugüüün çok önemli bir güüün..
Bu güün...
"Nokta Dergisi"niiin..
"Kolay unutulmayacak bir Gazetecilik Başarısının sergilendigine..!!!"
Hep birlikte şahit olmuş bulunmaktayııız..
Şimdi mikrofonuu..
Doktor Bay KUŞ'a uçuruyorum..
pardon uzatıyorum..
biraz bu büyük başarısı konusunda ahkam kesecek..
(Şaak Şaak ..Şaak ).
Alkışlar içinde Bay KUŞ mikrofonu kapar..

(Aradan bir munafık ses..)

Biz buraya
Kolay unutulmayacak Gazetecilik olayı içinmi..?
Yoksa.. İlmi, tıbbi, fenni ve tarihi bir olaya şhit olmak için mi geldik..?"

(Ahkamcı başı duymamazlıga gelip devam eder..)

Muhterem Hastalaaar ve hasta yakınlarııı..
Pardon... Pardon...
Birden kendimi hastanede hastalarımın karşısında zannettim..
Düzeltiyorum..

Sayııın
Burada toplanan..
Sokaktaki vatandaşların uyum sorunun çok merak eden..
Benim gibi sokakdışı vatandaşlaaar..

Ben bugüüün
Elime bir yeni sıfır mezura aldım..
Sokaktaki vatandaşın "Meçhul" bir otoriteniiin " buyruklarına karşı gösterdigi..
uyumunu ve tepkilerini ölçtüm..

(meşum ve munafik sesler fısıltı ile devam eder..)
Ulan ..iyiki ben sokaktaki vatandaş degilim hiç sevmem bu sokaktaki vatandaşı..
yoksa yanmıştik..
bu bay doktor..bizi sokakta yakalasa..
Hasta nabızı ölçer gibi..
bizim kuyrugumuzu ve huyumuzu bilmem neyimizi ölçerdi alimallah..

- kuyruk degil.. buyruk.. buyruk..!
ayrıca.. huyumuzu degil.. uyumumuzu diyor adamcagız..
arkadaş biraz dikkatli dinle..
-???
Peki bu "meçhül otorite" ne menem bir şeydir..
Gökten vahiy yoluyla gelen ilahi bir sesmi..acep..
"Meçhul askeri" duydukta..
"meçhul otoriteyi hiç duymadık..
Bu tıbbi deyimleri anlamak mümkün degil...
Öyle degilmi..? iyi dinleyen arkadaş..
-???

Ahkamcı heyecanla devam ediyor..

Biiiz.. Yani Ben .. Bugün
Bizim Ezel Akay'a Siyah pardesü giydirip siyah carrera gözlükler takıp..
elinede bir megafon verip ..
ispanyada bogalar nasıl sokaga salınırsa..
bizde yani bende Ezeli sokaga saldım..
gelene gidene tos atsın diye..
güneşli bir havada..
Ezel megafonu alınca ilk saldırısını Yeni caminin parkında ki banklarda oturan
işsizlikten kıl büken gariban vatandaşlara karşı gerçekleştirdi..

eline verdigim megafonla...
"Derhal ayaga kalkın .." diye..
Sert bir komut verdi..

Parkta güneşlenen banktaki pardon "sokaktaki "vatandaşlar..
40 kişiyle parkı basan ve
40 derece sıcakta kara pardesü giyen
bu kara gözlüklü Gestabo kılıklı herifin ..
megafonlu etrafına bagırması karşısında
ne yaptılar biliyormusunuz..?
Muhterem arkadaşlarım....

"itirazsız..sessiz..kurulmuş bir robotlar gibi hemen ayaga kaktılar.."

keşke kurulmuş robotlar degil de..
kurulmamış robotlar gibi ayaga kalksalardı..
Halbuki biz sadece ezeli kurmuştuk..
Bu sokaktaki vatandaşın bu tepkisi hiç insani tepki degildi..
Bu terorist ve ergenekon ortamında hiç bu kadar korkulurmu..
Korku hiç insani bir duygu degil ..insan korkarmı..
ben olsam kalkar Ezeli alemi ibret için oracıkta linç ederdim..
Bu sokaktaki vatandaş ezik büzük bişe canım..
ben biliyorum..
bizzat ölçtüm..
Gerçi ..
Bu gestabo kılıklı herif.. hernekadar çok somut isede..
aslında.. ben ona "meçhül bir otorite" rölünü vermiştim..
rolünü iyi oynayamadı..
dogal olarak ona yakışan ..
tipine giden..
"gizli polis" rolünü resen oynadı hergele..
Halk zaten çocuklugunda dayak yemiş...Haliyle gizli polisi görünce..
Onu öldürecegine kalkıp ne derse onu yapıyor..
Ölçtüm ben..
Ben bilirim..
ben hem gazeteciytim..
hem yazarım .. hem kazarım..
(munafık ses tam bu esnada yine araya girer..)

Ulan..O ezel Akay denen kazma'ya..
insanları korkutmak için..
kara pardesü bile giydirmeye gerek yokki..
Bir hür müteşebbisin aklına gelse....
bu adamın 6x9luk fotografını..
uyumayan çocuk annelerine fahiş fiatla satar.. zengin olur..
valla kapış kapış gider..
çocukları mızmız ettiginde..Zavallı anne son çare olarak..
Ezelin fotografını uyumayan çocuga gösterip..
"bak eger benim ninnimle uyumassan eger..
bu amca gelip seni uyutacak" desin yeter..
Fotografı gören çocuk..
korkudan ossaat içinde derin uykuya dalıp..
horlamaya başlamassa bıyıklarımı keserim..
O herifi bu gestabo kılıgıyla eline megafon verip..
Almanyanın başkentinde.. parkta oturan sokaktaki vatandaşın üstüne sal..
Valla Onlar sadece ayaga kalkmakla kalmazlar..
kalktıkları anda da hep birlikte..
herkes birbirine..
"Herkes derhal ayaga kalksın.." diye..
bagıra bagıra..
Ezel Kazmasını emir tekrarını bile yaparlar..
Nerdeee türklerdeki sessizlik.. onlarda..

Ahkamcı..
sokaktaki vatandaşın tepkisini ölçüp biçiyor..
lakin bu munafıkın bu tepkisini hiç düşünmedigi için..
tepkiye bir türlü bilimsel bir anlam veremiyor..
Ve bu nedenle de Bu tepkiyi bir türlü ölçemiyor..
Sonra..başını saga sola sallayıp..
lahavle çekerek ahkamına devam ediyor..

Devam edecek.......

Sevgiler Saygılar ve Selamlar..
Mekan DEMİRKAYA

15 Haziran 2009
*

Merhaba Arkadaşlar..

Dr. Hasan Kuş'un..
Yurdum insanının karakter(siz) yapısı.. hakkındaki muazzam keşfi..

Veee.. Nokta Dergisinin..
Artı 40 derece sıcaklıkta..
40 kişilik bir ekip eşliginde..
Tiyatro sanatçısı
Ezel Akay'a
Siyah Uzun bir pardesü giydirip..
gözünede siyah amerikan ajanları gözlügü taktırıp,
Eline de megafon vererek..

Koca İstanbul şehrinin
park, bahçe, cami avlularında...
"Herkes duvara dayansın.."
"Herkes ayaga kalksın.. "
şeklinde..
avaz avaz bagırtılması suretiyle gerçekleştirdigi
"Unutulmaz gazetecilik başarısı....!!!"

Beni derinden sarstı..

Anladımki..
Bir gazeteci için bu başarı..
Adeta..
Mompti'ye karşı kazanılmış..
İki oyun bir mars'tı..

Bu başarılı ..
Yolun sonu ya Erzurum ya Kars'tı..

Hele hele..
Bir Gazeteci bayanı..
Doktor kılıgına sokup..
Bir fabrikada çalışan..
Kadın işçilerine

"Bekaret muayenesi yapacagım..
Soyunun bakalım.."
şeklinde emirler verdirilmesi..
İşin tuhafı..
İşçi kadınlarında..
bu beyaz önlüklü..
boynunda kalp dinleme
aleti taşıyan Kadın Gazeteciyi..
Bir Kadın tenesül uzuvları doktoru sanmaları iyi mi...!
İşte Dostlar ..
"Az bulunur.. eşi menendi olmayan.. Gazetecilik başarısı.."
ben buna derim..
ya..Gazeteci bir bayanı
doktor kılıgına sokup ..
işçi kadınlara ..bekaret muayenesi yaptırmaya kalkacaksın..
yada ..
tiyatro yapar gibi..
+40 derecede siyah pardesü giyip..
megafonla.. gariban milleti panige vereceksin..
Böylece ..
eline kalem almadan..
klavyeye dokunmadan..Deklanşöre basmadan..
Bir gazetecinin çalıştırması gereken bazı organlarını çalıştırmadan.
eşine rastlatmayan gazetecilik örnegi vereceksin..

Neymiiş Efeeem....!
Milletimizin Tepkisi(zligi)ni gazeteciler tarafın ölçülmesi başarılı gazetecilikmiş.. megerse..

Vay canına..
Bir gidip..
Bizim gazeteci arkadaşlarıma ..

"Hayatınızda Doktor kılıgına girip..
işçi kadınlara bekaret muayenesine tabi tutup..
başarılı gazetecilik yaptınızmı..???

diye sorsam mı acep..
Yok yok onlara sormak olmaz..
Onları tanırım..
Kesinlikle..
Hepsi benim gır gır geçtigimi ..
Sanıp..

"Sen git Folklor molklor yap Mekan....
Daga çık..Paraşütle atla.. Perende at ..
Peryod at.. palavra at..
Ama
Böyle saçma sapan suallarle gazeteciligi ti'ye almaya kalkma..!
Gazetecilik senin bildigin gibi degildir.. ciddi bir iştir..
Sorumluluk gerektirir..
Bu sorumluluk..
Okurumuzun..
İnsanımızın
Yani halkımızın sorumlulugudur..
Bu sorumlulukla.. bu bilinçle yazmak yazmak ve yazmaktır..gazetecilik..
Sululuk degildir.. gazetecilik..
İnsanımızla kobay gibi oynayıp..
Refleksini ölçmek degil..
İnsanımıza sahip çıkmak..
Halkımızın..
Aşına ekmegine emegine sahip çıkmaya kalkan güçlerin karşına kalemle dikilmektir..
Hertürlü baskıyı gögüsleyip.. evine helal ekmek götürmeye çalışmaktır Gazetecilik..
Sen Gazetede okumuyorsun galiba...?
Zor iştir.. Gazetecilik ..Mekan Çok Zor iştir....
Artislik Kabiliyeti degil.. Önce yürek ister Gazetecilik..
Dürüstlük ister..
Mapıs damları gazetecinin ikinci evidir..
İcabında....
Karanlıklardan gelecek bir kahpe kurşunu tedirgin beklemektir.. gazetecilik..
Tabi arabana binerken.. C4'ün ya da TNT.nin ekşi kokusunu almaya çalışmak..
Bir saatli bombanın.. tik taklarını dikkatlice dinlemekte gazeteciliktir.. ,,
Sen Şimdi Biraz Dolaş Mekan..!"
Deyip bana çıkış kapısını göstereceklerine eminim..

Devam Edecek..
Sevgi Saygı ve Selamlar..

15 Haziran 2009
*