25 Ocak 2011 Salı

ANILAR VAPURU II.BÖLÜM 4

Aslında çocuk,
Kendi halinde birisi idi..
"Cinli böğüt"te çimmiş,
Kızlar ile " seksek ",
Erkekler ile "gülle " oynamış.
"Fayton" arkasına asılıp,arabacının kırbacını yemiş,
"Açamaz,açamaz,açsa bile ıslatamaz" diyerek, şoforunu kızdırdığı Arazöz'ün suyunda ıslanmış,
Aşağıda,dört kişinin bir ucundan tuttuğu " Savan " a ,dut silkelemiş.
Dalından topladığı kirazları,saplarından demet yapıp,istasyonda tren yolcularına satmış.
Balık tutmak için, derelere dinamit atmış,
Ters dönen balıkları solungaçlarından söğüt dalına geçirip salkım yapmış,
Kara yolu kenarından topladığı,pahalı sigara izmaritlerini içmiş,
Dayısının " pütürlü " şişedeki rakısını aşırmış,
Siboplu ,içlastikli, top şişirmiş.
Tenekede midye pişirmiş,
Ve, beş yılda anca bitirdiği Lise'den, Fakülte sıralarına gelene kadar,nerede ise Türkiye'nin tüm dağlarına çıkmıştı.
Yavaş,yavaş yaşamına alıştığı Ankara'da,
Onbinlerce "sığırcık" ın, tüneyip öttüğü ,Kızılay ile Sıhhiye arasındaki ağaçlı kaldırımda tur atmayı öğrenmiş.
Ay başlarında,
Parasının,İncesu daki,
"Ahmetler postahanesi" ne geldiği ilk zamanlarda,
"Büyük Sinema"nın hemen üstündeki "Ali Baba" da "tılt" oynayıp,
Sinema yanındaki "Piknik"te,
Biralı,patates kızartmalı,üstü, salçalı bezelyeli,havuçlu pilav ve şiş kebap ile bir ziyafet çekip,
"Büyük sinema" veya Gökdelenin karşısındaki "Ulus" sinemasında ,güzel bir filim seyretmeyi sevmişti.
Ay ortalarına gelmeden,
Sıhhiyede,
Orduevinin hemen arkasındaki "kantin 9" da , salçalı,domatesli ve de yeşil biberli sahanda köfte,
Veya Yine Milli güreşci Ahmet Ayık'ın sahibi olduğu " Kebap 49" da pide,
Ay ortasını az geçince,Cebecide Okul yanında,Tüm SBF Tüllabının milli yemeği "Teşkilat"
Ay sonlarında ise,
Tanıdık bakkaldan veresiye alınan depozitolu içeceklerin şişelerini bir başka bakkala satarak elde edilen para ile,
ve Fırından alınan taze ancak yavan ekmekle karın doyuruyordu.
Ankara'nın havası o yıllarda,
Siyaset gibi,çok kirli idi.
Kış geldimi,
Kömür sobalarından çıkan kurumlar,
Nefes almayı,
Yolda yürümeyi zorlaştırırdı.
Bu nedenle,
Paralı olduğunda,duraklarda, uzun kuyruklarda bekleyip,
Çoğu talebe arkadaşının da harçlıklarını çıkartmak için şofor olarak çalıştığı,
Uzatılmış "dolmuş" lara biniyor,
Darlandığında ise,
Arka kapıdan binilen,ve hemen kapı yanında özel bir bölmede oturan bir de biletçinin olduğu belediye otobüsü.
Veya ikide bir yol ortasında boynuzları çıkan, ve Şofor ve biletçi tarafından yerine takıldıktan sonra yoluna devam edebilen "Troleybüs"e biniyordu.
O, sabah,
Ev arkadaşı Rahmetli " Süleyman Çultu " ile,
Kantine geldiğinde,
Aslında niyeti ders'e girmekti.
Ancak, Kantinde şarkılar başka türlü söyleniyordu.
"Drama mahpusunu Hasan,evinmi sandın."
Evet, altı kişi yola çıktı
Cebeci,dikimevi,konservatuar,derken,
ancak Doğumevinin önünde,
Ulus-Mamak hattında çalışan külüstür bir belediye otobüsü bulabildiler.
Hacettepe önünden,
Sıhhıyeye indirilip,
Okul bahçesine götürülmek üzere,
Kurtuluş'a kadar getirilen bu otobüsün önünü, orada "Fruko"lar kesti.
Suç üstü olan bu 6 kişiden beş'i o akşam  şarkılarda olduğu gibi,
Ankara Hapishanesini boyladı.
Yolcudur ifadesi ile serbest kalan altıncı kişi ise,
Halen aramızda,
ve halen her etkinliğin içerisinde,
"Kaptan şapkası" ile,dolaşıyor
Ankara'da,
Kommer'in arabası ile beraber,
Ortam çok gerilmiş,
Tepkilerin tam ve açık adresi belli olmuş
Taraflar, artık iyice "saf" tutmuş.
Özgürlük ve bağımsızlık türküleri buna göre söylenir olmuştu.
"Yıldırım ,bora,sükün bulacak,
Bize ,Amerika selam duracak,
Tanklarıyla toplarıyla gelseler dahi,
Bağımsız ,kalacak Türk'ün ülkesi"
Saner ( Tuncer ) Gürdil.
selam ve sevgilerim ile..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder