12 Kasım 2010 Cuma

Tüneli Gördüm 1-Bir Bosna Dramı -Saraybosna 1993

TUNELİ GÖRDÜM
1993
Saraybosna
 
500 ağır top gece gündüz tepelerden şehri dövüyor.
Saraybosna yanıyor...
Abluka altında, Alev alev...
Ülke, bağımsızlık talebinin bedelini  ağır ödüyor.
 
Avrupanın en güçlü ordularından,
Yugoslav ordusunun temel çekirdeği Sırp
Genel Kurmayı, ordusu ve tüm silahları ile Saraybosna’ya yüklenmiş.
 
Sırp aşırı milliyetçisi Çetnikler, Karadağdan yola çıkıp, yol üstünde  tepelerden
 Hırvat Dubrovnik’i
günlerce ağır  top ateşine tutup yakıp yıktıkdan sonra, Saraybosna tepelerinde
boy gösterip, mevzilenmiş...
 
Şehir aç, bî-ilaç.
Halk çaresiz....
 
İnsan avcıları
Sniper’lar iş başında.
Avusturya ve Avrupanın diğer uygar ülkelerinden gelmiş vahşiler, hafta sonu
eğlencesinde. İnsan avında.
Yaşamak için ölüm koşusuna çıkanlar, bu cüretlerini canları ile ödemekte.
 
Türkiyenin gönderdiği yardımların 3/5’i Hırvatların elinde.
Savaş sonrası zenginlerini yaratmak üzere iç edilmekte...
 
Müslüman Boşnakların hem yönetim kademesinde askeri yok, hem silahsız
Avrupa’nın Kudüsü Saraybosnanın ahalisi;
  Katolik (Hırvatlar), Ortodoks (Sırplar),
Yahudiler, Boşnaklar (Müslümanlar). Hepsi birbirine düşman...
Aşırı milliyetçi Hırvat Ustaşiler acımasız.
 
Tito zamanında oluşturulmaya çalışılan, uyduruk Yugoslav üst kimlik param parça.
Ben Yugoslav’ım diyenler ve onların çocukları en büyük zulme uğramış.
 
Bu cennet ülke, tüm ülkelerin iştahını  kabartıyor,
güzelliğinin bedelini ağır ödüyor.
 
Tuneli gördüm,
 
Orda bir soykırım var.
Kabul edilemez...
Birleşmiş Milletler, güya duruma müdahale eder.
 Fransız, İngiliz, Hollandalı vs. yani Birleşmiş Milletler askerleri
Sırp askerleri ile  kurbanları arasında yer alır.
Havaalanı iniş kalkışlara kapatılır.
Çevrede  gerekli tedbirler alınır.
Saraybosna’ya giriş  çıkış yapılamaz....
 
Bundan böyle;
Boşnaklar huzur içinde,  kendi kendilerine ölüp tükenebilirler...
 
Saraybosna’da yiyecek yok, ilaç yok, elektrik yok, doğal gaz yok....
Ne gam...
Tam 1400 kusür gün. 1600’ü 14 yaşın altında 30.0000 kişi ölmüş.
 Ne gam..
Birleşmiş Milletler görev başında.
Haçlı ordusu ablukayı denetliyor.
Giriş çıkış yasak!
 Boşnaklar çaresiz....Kimin umurunda....
 
Havaalanının  ötesinde;
çeşitli yollarla gelen silah, yiyecek, elektrik, doğalgaz herşey mevcut.
Ulaşamıyor...
Bunların Saraybosna’ya ulaştırılması gerek
Nasıl?
Nasıl?... Nasıl?...
Silahsız Boşnakların yaşayabilmeleri  için tek umut.
 Nasıl?
 
Bir fikir öne sürülür...
 
 ‘’Tunel kazalım.’’
 
 Mühendisler oturur hesaplarlar.
 Kazma kürekle, el arabaları ile gürültü yapmaksızın  havaalanının altından 800 metre  tunel kazılması
gerekir.
 
Havaalanının sol tarafında, Sırp askerlerinin yakıp yıktığı evlerden birinin karı koca sahipleri
yaşayabilmek  umudu ile gizlice evlerine dönmüştür.
Karı koca, iki katlı, kocaman arazili evlerinin bodrumuna, görünmeden yerleşirler.
Ev kurşunlarla  delik deşik. Yanmış, yıkılmış. 
Diğer tüm evler gibi  harap.
 Ev, gelip geçen Sırp askerlerinin dikkatini ve ilgisini çekmez, araştırmazlar.
 
Genç karı koca, evlerini ve arazilerini tunel yapımına bağışlarlar.
Evin bodrumunda, kazma işlemi başlar.
Aynı anda, silahların ve malzemelerin bulunduğu bölgeden de karşılıklı olarak kazma işlemi başlatılır.
 
1.60 santim yüksekliğinde, 1 metre eninde tünel inşaatı 1,5 yıl  gece gündüz gizlice
ve son derece sessiz devam eder.
Derme çatma ağaç payandalarla desteklenen eğreti  tunel,
karşıdan gelen kazı ile  tam orta yerde  birleşir.
Tünelden çıkarılan toprak, dikkati çekmemek üzere  evin içine yığılır.
Yağmurlu günlerde, taban suyuyla yarı yarıya  dolan tunele,
 bir de dekovil hattı çekilir.
Elektrik nakil hattı yapılır, doğal gaz geçirilir.
Tunel bu haliyle kendisi, başlı başına bir tehlike tunelidir.
Ancak; Saraybosna’nın hayat damarıdır, can damarıdır...
 
 Zaman zaman, Tunelden günde 4000 kişinin geçtiği  olur.
 Savaşın sonuna  kadar sayısız insan, savaş yaralısı, hasta, ilaç, yiyecek, asker,  silah ve gönüllü
bu tunelden geçer.
Tunel sayesinde Saraybosna direnir, dayanır, düşmez, yaşar.
Barış gelir....
Tunel Gazilik beratını hak etmiştir...
 
Halkının Kahraman Başkanı İzzet Begoviç, birçok kere bu tuneli kullanır.
 Saraybosna’ya gizlice girer  çıkar.
Ülkelerle görüşür.
Ama, Ülkesini ve  halkını asla  kaderine  terketmez.
Bugün Bosna halkı, O’nu rahmet ve minnetle anmakta....
 
Tunelin bugün,  yalnız 20 metresi anı olarak muhafaza edilmekte.
İri yarı Boşnaklar,
 iki büklüm,
 o karanlık,
O, su ve çamur deryası,
o her an elektrik ve doğalgaz  kaçağı tehlikesi altında,
o umut tunelini,
 yaşayabilmek için tek yolları olan,
 o umut tunelini,
sırtlarında en az 50 kiloluk yüklerle geçtiler, defalarca....
 
 Evin artık yaşlanmış olan sahibi  hanım, savaşda
kendi üzerine düşen görevi sadakatle yapar.
Tunelden çıkan tüm yorgun askerlere bir tas su verir.
Gözyaşları durmaz akar....
...
‘’Allah bir daha o acı günleri bu millete yaşatmasın’’ diye dua ediyoruz.
Allah hiçbir millete savaş felaketi yaşatmasın...
‘’Yaşasın Bağımsız Bosna!’’
 
 Türk olmayı, üst kimlik safsatası ile bulandırıp, indirgemeye çalışanlar.
Bir halkı parçalamak isteyenler!
Emperyalist emellerin,  kısır, bencil menfaatlerin gölgesinde
yurdumuzu Yugoslavya haline getirmeye çabalayanlar,
Bu son sözüm sizlere.....
 
Türkiyeli yok....Türk Milleti var
‘’NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’’
 

 
Mülazım-ı evvel Ahmet oğlu
Kd. Piyade Albay İsmail Hakkı GÜRBÜZ kızı
Kutlu BARUTÇU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder