25 Şubat 2009 Çarşamba

Bir Ev Hikayesi (1)

Yurdun kapatıldıgı..
Her gece bir ögrencievinin polis tarafından basıldıgı..
en azından polis baskını korkusunun yaşandıgı..
72-74 yılları arasında..
Ankaranın en uzun sokaklarından biri olan
Büklüm Sokakta..
bir apartmanın alt katındaki iki dairesinden..
pencereleri kapıcının evine ve bahçeye bakan
Salonunda mini futbol oynanacak kadar büyük...
bir dairede..
Çok sık degişsede..Genelde. asli kadro olarak..
Adana ve Çankırılı ..Hasan Zümreoglu,
Sıvaslı Erol (vefat etti..),
Antalyalı (Mayk) Mustafa Günal (Vefat etti..)
Ben,
Pito yada Vitamin lakaplı Erdal, Mülkiyeli Olmayan Hicaz lakabını verdigimiz bir arkadaş..
ve yine mülkiyeli olmayan A.Hamdi Ulusoy diye bir arkadaş (Vefat etmiş galiba..)
(Yahu Ammada çok mütevaffa saydım..şimdi farkettim..Hepsinin topragı bol olsun....)
Ve.. birde kısa tüylü... beyaz renkli.. kırma....
sokaktan geşmiş.. proleter...
bir köpek..
Hep birlikte.. mutlu bir hayat sürüyorduk..
(Bu arada söylemreden edemiyecegim..
Ret Kit'in Tin Tin Tin'ine benzeyen bu köpek..
Çok enteresan hayvandı..
Evde..kendisini itip kakmayan yagane kişinin ben oldugumu farketmiş herhalde..
Her gece uyumak için..
ben kalktıgımda alel acele önümde koşarak benden önce odama girer
benim amerikan somyasının altına uzanır..
Kendisini kovmamam için acele ölü bir köpek ayaklarına yatardı....

Kutlucum....
Bilen bilir..
aynı odada bir köpekle uyumanın...
sabah yatakta gözünü açtıgında....
sana merakla bakan iki tane zeytin gibi simsiyah gözle..
gözgöze gelinmesi ..
ve daha.. yataktan kalkmadan.. kafan yastıkta ..
ona bakıp..
"günaydın ulan..Naber.." şeklindeki mutad sabah dileklerini sunarken....
karşılık olarak..
papuç kadar kocaman dilin..
bütün suratınızı yalaması..
gibi..
ufak bir mahzuruda vardır..)
Herneyse..
Evde.. yatılı misafir pek eksik olmuyor..
misafirlerimiz genelde..
birimizin bir arkadaşı oluyor..
koca salonun bir köşesi yer yatakları ile dolu...
erken gelip oturan oturdugu yatagın o gece sahibide oluyor..
çayı kardan demliyoruz..
zemheride uzadıkça uzadı..
(fazla acıklı bir tablo oldu hemen kesip sadede geliyorum..)

bir gün ögle vakti.. eve dönmem icap etti..
kapıyı açıp içeri girdigimde..
salonun bir köşesinde..
bir çocuk...
sırtında Hamdinin kıymetli bornozu..
kafasında hamdinin havlusu..
ayak toynaklarını..
pardon..
"tırnaklarını .
tırnak makası ile (hemide hamdinin kimselere vermedigi..
hareketli kolunun üzeri plastik penpe zeminde..
içi mavi çiçek işlemeli tırnak makası)
budamakla meşgul..!
tırnak kesme operasyonuna ara vermeden..
"Vaay Mekan Abi..!
Merhaba..
Erken döndün.. Hayırdır..?"
deyip..
bir hararetle bir samimiyetle beni karşıladı..
"Ammada samimi herif..
Herhalde Hamdinin bir arkadaşıdır.." diye düşündüm..

-Hamdi nerde..? Uyuyormu..?
- Uzun boylu esmer arkadaşmı..?
-Hayır... Kısa Boylu.. kumral olan..?
O an.. Bu herifin Hamdinin arkadaşı olmadıgını anladım..

Sonra..
-Kapıyı nasıl açtın..?
diye sordum..
- Beş kuruşla açtım ..
dedi..
O vakit Vitamin (Yada Pöti ..) Erdalın Arkadaşıdır..diye Düşündüm..
Çünkü..
Anahtarı olmayan ve kapının 5 kuruşla açıldıgını keşfeden oydu..
Kapıyı 5 kuruş açan aramızda sadece Erdaldı..

Beş kuruşsuz kaldıgı zaman..
Sagdan soldan
Anahtar niyetine 5 kuruş isterdi ..

Ertesi gün anahtarsız pardon 5 kuruşsuz kalan Erdal'ın ..
"Birader 5 kuruşun varmı...?
Şeklindeki sorusuna karşılık..
Çocugunda..
-Ne o...? yinemi anahtarını kaybettin ..sen..?
Cevabını duyunca..
Herifin.. Erdal'ın da arkadaşı olmadıgını anladım..

D E V A M E D E C E K..

Sevgiler Saygılar ve Selamlar
Mekan DEMİRKAYA

1 yorum:

  1. Hepsine Allah rahmet eylesin Mayk Mustafa benim babamdı, böyle bir hikayede küçük de olsa adını görmek çok güzel.
    Sevgiler
    Ozan Nazım Günal

    YanıtlaSil