Öncelikle size bir teşekkür edeyim.
Yırtık bir kâğıdı yapıştırdıktan veya bir koliyi
hazırlarken kullandığınız koli bandı için,
-Hay Allah bunu yapandan razı olsun' demişseniz; işte o
ettiğiniz dua büyük bir ihtimalle sevgili arkadaşım Baha'ya
gitmiştir. Teşekkürüm, canım kadar aziz arkadaşıma ettiğiniz bu dua
içindir.
Kartvizitinde 'mühendis' yazar.
Kartını verdiği kişilerin elektrik işlerini yapıyorsa onlar
Baha'nın elektrik mühendisi olduğunu düşünürlerdi. Makine mühendislerinin
yapamadığı yapışkan kâğıt, bant, çıkartma gibi ürünleri üreten makinaları ona
ısmarlayanlar Baha'yı makine mühendisi sanıyorlardı. Ama kendileri inşaat
mühendisidir!
*
Oğlunun okulundan telefon ediyorlar:
-Baha bey telaşa mahal yok ama, yine de bilesiniz oğlunuz
ufak bir kaza geçirdi, şu anda falanca hastanede....' dediklerinde,
-Benim işim var, eşime telefon edin, o ilgilensin' diyecek
kadar iş manyağı bir adam. (İş manyağı, arkadaşımın kendisi için kullandığı
sıfattır.)
*
Baha ünlü bir kişidir. Bu ünün yarısı kendi üstün kişilik ve
yeteneklerinin karşılığı; diğer yarısı, benim hayranlık duygularıyla her önüme
gelene onu anlatmalarımın sonucudur. İşime yarayan şeylerin yarısını ondan
öğrendiğimi sanıyorum. (Baha'nın bilgisayarı benim kadar bile kullanamaması ise
en büyük moral nedenimdir.)
*
Almanya'dan sipariş ettiğim makine, konuşulandan erken
geldi. İki yakamın bir araya geldiği hiç olmadı ama büsbütün kamandım. Ben
bütün bu sıkıntıları çekerken birinizden olsun beş lira borç istedim mi?
Ama Baha'dan istedim. Telefon ettim,
-Baha yavrum sıkıntıdayım. Durumun nasıl? Paran var
mı?
-Var.
-Nasıl var? Sormayacak mısın 'ne kadar' diye?
-Çok şükür, kötü bir çantacının ihtiyaç duyacağı kadar para
bende her zaman vardır.
*
Yukarda, Baha ünlü bir kişidir. Bu ünün yarısı kendi üstün
kişilik ve yeteneklerinin karşılığı; diğer yarısı, benim hayranlık
duygularıyla her önüme gelene onu anlatmalarımın sonucudur dediğimi
hatırlatayım.
Bir gün Baha dükkânıma geldi. Oturuyorken telefon çaldı,
Gayyur adlı tembel bir arkadaşım kahve içmeye çağırdı.
-Gayyurcuğum, hani Baha isimli bir arkadaşım var ya, onunla
oturuyoruz, kusura bakma şimdi gelemem' dedim.
Biz konuşuyorken Gayyur göründü, şaşkınlık belirtileri
gösterdi ve duyduğum ama anlayamadığım şeyler mırıldandı.
Baha aniden fırladı, gitmekte olan Gayyur'un önüne
dikildi.
-Göster ulan ayak baş parmağını, nasıl ayak baş parmağıymış
ben de göreyim!
Gayyur mahvolmuş... Gayyur perişan... Gayyur çaresizlerin en
çaresizi...
-Nedir yahu Baha ne yapıyorsun? N'oldu?' dedim.
Baha'nın beni de, ayırmak isteyen diğerlerini de dinlediği
yok. Hemen epeyce insan toplandı. Gayyur'u Baha'nın elinden kurtarmaya
çalışıyorlar. Neyse sonunda anlaşıldı: Gayyur, kendisinden çokça bahsettiğim
arkadaşımı merak etmiş, görmeğe gelmiş ve fakat boyunu beğenmemiş!
-Emin'in Baha Baha dediği de bu muymuş? Ayak başparmağım
kadar bir şey bu yahu!' demiş.
Dünyanın bütün seslerine açık olan Baha'nın kulaklarından
kaçar mı bu?
-Göstereceksin ulan' diyor. Madem ayak başparmağın boyum
kadar, ben Bursalıyım ulan, bana göstereceksin...' diye yırtındı durdu.
Hakarete uğrayan Baha. Ama inanın Gayyur için üzüldüm. Bu
duruma düşmüş insan gördüğümü hatırlamıyorum.
*
-Yahu Baha bırak artık... Boşver ya! Hem adamın ayağının
başparmağını göreceksin de ne olacak ?' dedim.
-Öpecem yahu, öpecem. Bizim büyüklere saygımız var.'
dedi.
*
Baha'yı ben on forma da anlatırım, ama sizin şu
sabırsızlığınız yok mu ya, serçe parmak kadar anlatımlara bile tahammülünüz yok,
poflayıp duruyorsunuz!
Baki selam ve sevgiler.
Emin ERDEM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder