Sağ olsun, var olsun; adimizi anmış,
Zeybek konusunda bizim bildiğimiz gördüğümüz
doğaçlamalardan ibarettir .
Zeybeğin mektepli hocalarına biz Ege'liller,
her ne kadar, bazen haddimizi aşıp;" zeybek öyle mi oynanı, gı,
gızlara nası oynadıp durusunuz öle!" deme cüreti göstersek,
onlar da nezaket gösterip bize hiç ses etmeseler de,
bu işin mektebine gidenlerin teorik bilgileri bizden çok fazladır.
Amma velakin (daha önce kim bilir kaç kez yazmış olabileceğim,
pek sevdiğim, ilkbahar- yaz öğle yemeği üzerine fena gitmeyen
bir sos tarifi ile bu sohbete katkıda bulunup
ağızlara biraz datlı, biraz sirkeli bir tat sunabilirim.
Buyrun :
Marul Banması:
Bir aile sofrası için yeteri kadar göbekli marul yıkanıp
hazırlanıp, buz gibi pırıl pırıl kalaylı bir siniye ya da herhangi bir tepsiye konur.
Banma (sos):
Çukurca bir kaba, gün balı Ya da pekmez konur,( tabii günbalı bulunmaz siz pekmezle idare edin.)
bu pekmeze damak tadınıza uyacak ölçüde sirke, isterseniz çok az tuz.
(Ben tuz koymuyorum tadı değişmiyor.) eklenir.
Bir güzel karıştırılır. Göbek marul yaprakları koparılıp, katlanıp
bu sosa batırılır yenir.
Eh, yin gari bakalım afiyet olsun.
Küçük bir not: Eski bitkisel şifa kitaplarında sirke- bal karışımın adına
sirke-bal anlamında; "sirkencubin"/ "sirkencebin" derler bilirsiniz.
Afiyette osun gari gızanla, yin bakan, ne deverem gari ben size?
Hoşçakalın.
semra
Blogged with the Flock Browser
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder