18 Ocak 2008 Cuma

Yıl 1973 Mülkiye Yurdu Kırıkkaleli Mekan ve Süreyya

Sevgili Dostlar,
Yıl; 1972 -73... Yıne bir Ocak yada MayısAyı gecesi..Mekan..;Mekanın hiç degişmeyen Mekanı, yani Güzel Okulumuzun güzel Yurdu..Saat: benim saatim hernekadar 9.O5 gösteriyor ise de , vakit gece yarısını hafif geçmiş olmalı.. (şaşırmayın.. Ben saatsiz gezmedim ama saatim her zaman 9.O5 gösterir idi. yine şaşırdınız degilmi? çünkü, saatim bozuktu.. Gayet normal ..bozuk saat çalışmaz..)
Kantin kapatıldı.. bende elimde bir bardak çayla, yine "lastMAN" ( yahu ..hakikaten ben ne zaman "süperMAN'' olacagım.. yoksa hep lastmanmı kalacagım .. Söylermisin Erol Akın...Söylermisin Bahri Öktem.. Bu benim degişmeyen kaderim mi?) olarak agır ve emin adımlarla, kantin den uzaklaşırken..odayamı çıksam..? Aşagıda biraz dahamı kalsam..?kararszlıgınıda için için taşımaktan da yorulmuştumki.. Baktım..
Şanz elizenin, Kantin merdivenlerine yakın cam kenarında bir masada İki kız arkadaşım son çaylarını yudumluyorlar... Güzeeel..(bu bayanlar Mülkiyeli degildiler.. Ama yurt'ta kalıyorlardı..)
"Aaaa.. Merhabaaa.. Ne güzel degilmi ben de tam...??" derken....
Kısa sarışın olanı, ayaga kalkıp, bana bakmadan arkadaşına.." ben yukarı çıkıyorum Ela göz." dedi.. ; yukarı çıkmasının bence herhangibir sakıncası yoktu zaten....
Biz çayımızı, sohbet uzasın diye.. Hürol Kaptanın 10 yıl önceki araba kullanışı gibi en yavaş biçimde içiyoruz .(bizim Hürol Kaptanın Beyaz dandik bir arabası vardı.. Bu arabanın Km. ibresi en fazla 20 Km. ye kadar yükselebilmiş oldugundan Bir müddet sonra bu noktada pas tutmuştu .. Burdur- İncebeli büyük gayretle 4 saatte geçitiğinde, Kaptan daha önceki 4 saat 12 dakikalık rekorunu egale etmişti.. -( laf aramızda 5 arabalık konvoyumuzunda başında Kaptan ve Onun Beyaz Renosu vardı..-Ne günlerdi.. O günler..)
Laf lafı kovalarken, bir ara etrafa göz attım bizden başka kimse kalmamıştı.. tam bu esnada arkamdan iki kol beni kavradıgı gibi havaya kaldırdı..Bıraktı. "Nol'uyoruz" dedim ama bu kez içimden degil bagırarak söyledim..
Benim Tarsuslu arkadaşım olan.. Savaş Özkan ( Mülkiyeliler arasında Bu zarif arkadaşıma "ayı Savaş" dahi diyenler vardı nedense?) Gecenin bir yarısı nerden geliyorsa geliyor .. Benim yanımdan geçerken de, bana sarılarak kendine göre şefkat gösterisinde bulunuyor.. Dolayısıyla bu şekilde bana "iyi geceler.." diyor..
Neyse Hikayemize döner isek,
Savaş beni yere bırakır bırakmaz ( Şu gerçegi burada söylemeden edemiyecegim;Bu mektepte benimle tek "el şakası" yapabilen kişi bu Savaş Özkan'dır.) Hah..ha..ha.." şeklinde kahkalar atarak merdivenlere dogru kaçmaya başladı..Bende aynı süratle peşinde segirttim tabi..Vee Asansöre yakın olan inekhanenin önünde yetişip yakaladım...Paça kasnak.. Bizim Savaşı yaslandıgı kolum kalınlıgında ki korkuluklardan kaldırdım aşagı bıraktım..
Sonrada İçimizdeki "biz ne yaptık ulan sesiyle içimizde dalga dalga yükselen korkumuzu " Fatihin İstanbul surlarından, muzaffer eda ile aşagılara baktıgı gibi, bir hava vererek gizleyip, aşagıya baktım..
Aşagıda gördügüm Ne mi idi?.. Savaş iki dirsegi ile yere dayanmış yüzü yukarı dogru, gamzeli yanaklarına kadar yayılan bir gülümseme ile kalın bıyıklarının arasında dişlerinide göstererek bana bakıyordu..
Aynı andada masada bıraktıgım kızcagız donmuş kalmış, bende rezil olmuştum.."Ulan Savaş şu şakalarını neden kız arkadaşlarla konuşurken yaparsın" gibi bir düşünceninde agır yüküne ragmen, son sürat asansörüde beklemeden merdivenleri atlayarak odama dogru koştururken, aşagıdan Savaşın; "Bunu sana ödetecegim.. İntikamım acı olacak. Sen göreceksin Mekan.." şeklinde ava avaz bagırdıgınıda duyuyordum..
8 kişilik odama ışıgı yakmadan yatmak amacı ile kapıdan içeri süzüldüğümde, ayın ışıgında yatakların hepsinin insanlarla dolu oldugunu vede benim yatagımdada birisinin uyudugunu farkettim..Ne olacaktı.. şimdi.....Koridora çıktım.. yola bakan tarafta Sevgili Tugrul Yılmaz'ın odasına aynı yöntemle ışıgı yakmadan süzüldüm.. Bunların içlerinde Halil Ergun'unda oldugu bir gurup arkadaş olarak bu odada yattıklarını, Tugrul Hariç diğerlerinin odaya Çok nadiren geldiklerini, dolayısıyla tugrul'un yalnız oldugunu biliyordum.. Tugrulu uyandırmadan sezsizce yataga öylece uzandım.(Demekki Cengiz Özkan'a ulaşan "postal" tevatürü dogru imiş .. Bu gerçegide şu an anlamış olmaktayım.).
Birden bir kadın sesi ile yataktan fırlamak isterken, "Mekan..Mekan Yaşıyorsun..Yaşıyorsun.." şeklindeki bu sesin yanında birde bir çift güzel ela renkli kadın gözü ile burun buruna geldim..Heyecanla yine "No'luyoruz.. Yahu" dedim ..
Kız çocugunun erkekler tarafında ne işi var .. sen nasıl geldin buraya asansörlemi? yoksa merdivenlerden mi? gibi şaşkınlıktan saçma sapan sorular soruyordumki..O anda da bizim Katlar Yüksek Sorumlusu gözlüklü Selami'nin, gözündeki gözlügü ile birlikte 2-3 kişi daha yanında, ardına kadar açık kapının önünde digelip, yerde yatan bana ve benim üstüme egilmiş aglayan kızcağıza bomboş gözlerle baktıklarını farkettim...
Heyacanım ve şaşkınlıgım bir anda dehşete dönüşmüştü.... "yandın aslanım Mekan ..Kızıda yaktın.. Hadi bakayım..nasıl izah edecegim bu durumu.. " gibi düşünceler aklımdan geçerken, bir taraftanda Selami ve Şürekasına "Ne var? ne Bakıyorsunuz? burada Ayı mı oynatıyoruz..?"diye bas bas bagırıp, psikolojik üstünlügü ele geçiriyor ve kararlı sesimle de bana bir şeyler anlatmaya çalışan Ela göz'e kantine inmesini, benim de 5 dakka sonra orada olacagımı söylüyordum..
Oda kapısını bu kalabalıgın arkasından kapatıp, bir sigara yakıp.. disiplinemi artık nereye ise , uyduracagım yalanların senaryosunu çalışmaya başladım.. Çünkü gerçegi söylesem kimse inanmayacak.. herkesi güldürecektim.. Bu kesindi..
Aşagı indim Kantine dogru giderken, rastladıgım bazı arkadaşlarım bir şeyler söylemek için daha agızlarını açmadan.. ben "Homur.. Homur.." sesini çıkarınca geriye çekiliyorlardı.. Kantine girip, hemen Şaziyenin yanına oturdum ve "Ne yapacagız şimdi."Anlat..! niye Odamı bastın..?" Ve O da anlattı..
Benden 1-2 sınıf üstte benim Kırıkkaleli bir arkadaşım Olan Süreyya, Sabaha karşı mektubunu yazıp, Köpekköy tarafındaki odamın balkonundankendini asagı atıp, intihar ediyor. Süreyya (nurlar içinde yatsın) kendi odasında da yatmadıgı için oda arkadaşları bilmiyor.. İntihar edecegi odayada herkes uyuduktan sonra girdiği için, bu oda sakinleride bilmiyor. Yatagın sahibininde nasıl olsa başının çaresine bakacagını, yatagına yatanı uykusundan kaldırmıyacagını da süreyya biliyor ve kusursuz planını yapıyor.. uyguluyor..
Cenaze süratle kaldırılırken ölenin ismi belirtilmiyor ,sadece "Kırıkkale"li oldugu söyleniyor.. o tarafta yatan tek kırıkkaleli de bendeniz oluyorum. daha dogrusu zannediliyorum tabiki.. Benim ela gözlü arkadaşım da bir gece önce pek tanımadıgı bizim savaşın ölüm tehdidini ciddiye alıp, "Mekan savaşı birinci kattan attı. Savaşta gidip ,mekanı 3. kattan attı " diye düşünüp, rastladıgı herkesede bu şekilde anlatınca.. herkes benim intihar ettiğimi sanıyor..
Tam o sırada, erken kalkıp, dışarı çıkmakta olan Tugrulda birisine yarım agız "ben çıkarken mekan benim odada uyuyordu.yoksa o mekan degilmiydi, Ama Mekanın postalını giymiş başkasıda olabilirmi.. acaba..?" gibi tugrulca konuşup ortalıgı iyice karıştırınca, Kızcagız tugrulun oda numarasını ögrenip, yanınada gözlüklü Selamiyi alıp, ..Odaya baskın veriyor..
Ben Şimdi Ne diyeyim..Ah Tarsuslu Savaş..Ah.., Ah ela göz ah..mı? yoksa.. Ahh.Kırıkkaleli Süreyya Kardeş Ah.. niye yaptın böyle bir şeyi..Nasıl kıydın gençliğine..
Biz senle yanyana birlikte yaşadık.. ama vallahi hiç sana dikkat etmedik.. Öyleyse.. Vah..Sana Kırıkkaleli Mekan Vah sana...
Hepinize Sevgi ve saygılar..

Mekan..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder