27 Ocak 2012 Cuma

ANADOLUDA TÜRKMEN KIRIMI VE ERMENİ KÜRD ÇATIŞMASI VE SASON AYAKLANMASI VE HAMİDİYE ALAYLARI

sevgili dostlar 
babam bize  nasihat verirken 
laflarına 
"Her şeyin bir sebebi vardır..
sebebi bilmek lazım.. "
diye başlardı..

Sevgili Uluç Gürkan Hoca'nın
Ermeni meselesi için yazdıklarını okudunuz, sonra  da dinlediniz.

Buyrun bendenizden de, olayın anadoluya dağılışı hikasesini dinleyin..



Sevgili Dostlar,
 Anadolu'da.. "fetret devri"nde başlamış olan türkmen kırımı  ..
Yavuz döneminde.. doruga ulaşır..
özellikle.. 1502'de İranda kurulan.."Safevi" türkmen imparatorlugu..
Anadoluda geleneksel  federatif türk devleti teşkilatlanması isteyen.. türkmenler için bir cazibe odagı oluşturması..
Yavuzu çok korkutur..
 Önce.. Şeyhülislam olacak Kemal Paşazade'den...bir risale yazmasını emreder..
bu bröşürde..
Şiilerin (türkmenlerin-Alevilerin)Mallarının Helal 
nikahlarının hükümsüz..
öldürülmelerinin caiz..
onlara karşı savaşmanın "cihad"
oldugu belirtilir..
Anadoluda yediden yetmişe kadar "kızılbaş" olanların deftere yazılıp ,kendisine bildirilmesini ister..
Çaldırandan sonra..40.000 kızılbaşın asıldıgını ya da hapse atıldıgını bizzat osmanlı kaynakları belirtir..
Yavuz Sadece Anadoludaki türkmen kırımı ile yetinmez..
Şah İsmail'e ve Kızılbaş türk ulusuna  karşı bir denge kurabilmek için..
İrandaki ( kürd aşiretlerinin  esas yeri olan) Urmiye Gölünün güney topraklarında.. hizmetine giren kürdşeyhi İdris' in elebaşılıgında..   
Şah İsmaile karşı bir isyan başlatır..
Bilahare..Bu İdrisi Anadoluya türkmen kırımı için ödüller vererek davet eder ..
Yavuzun  İrandan getirdigi  Kürd aşiretlerinin silahlı destegiyle...ve Modern silahlı yeniçeri ordusuyla 
( Bitlis Türkmen Beyi Karahan Bitliste .. Kürd ve yeniçeri baglaşık ordusuna karşı savaşırken... 
tüfek mermisiyle vurulur.. Bitliste ne kadar türk varsa hepsi öldürülür..
Bunlar..  12 parçalı kızıl başlıkları birlikte kanalizasyonlara atılır.. 
Kürd Nur şefi İdrisi.. "İdris Bitlisi" adıyla  Bitlis beyi yapılır..
(1545 lerde ..tüfek.. ve top' ta Osmanlı silah teknolojisi..Hala dünyada bir numara..) 
Dogu Anadoluda türkmen katliamı devam eder ..
Katlima ugrayan türkmenlerin bir kısmı iç anadoluya..  bir kısmı İrana  kaçar..
Fatih ile başlayan, Yavuz ile zirveye ulaştırılan... Anadolu daki türkmen hakimiyetine son verme politikasına..
son noktayı Kanuni Sultan Süleyman  koyar..
Kanuni...  bu kürd  aşiret şeflerine  Bir ferman çıkararak..
Bütün türkmenlerin çocuklarıda dahil öldürülmelerini emreder.. 
Ayrıca ikinci bir ferman ile..Çıldırdan Diyarbakıra kadar olan  akkoyunlu ve karakoyunlu türkmenlerine ait toprakları.. 
mülkiyet babadan ogula geçecek şekilde..
İrandan getirilen  bu kürd  aşiret reislerine  "babalar gibi" sat.. pardon... bırakır....
Kanuni Sayesinde.. türkçeden başka dil konuşulmayan bu türk toprakları  artık "Kürdistane" a dönüşmüştür
Yüzbinlerce Türkmenin canı pahasına..
Bunu Nadir'de Olsa..
Avrupalı  hiç söylemez..
Buralardan kaçamayan bazı türkmenler ise...
ya sunnileşip kürdleşerek..
yada.. 
kendilerini  "kürd" olarak tanımlayarak..,
hem osmanlı baskısından kurtulmak..
hemde kürtlere tanınan haklardan faydalanmak ister....(Şimdiki Alevi kürdler..) 
(Bu gün burada yaşayan sunni olmayan kürdler..işte bu  kürdleşen türkmenlerin torunlarıdır..)
Yada.." Karakeçili" obası gibi..
sunnileşen kürdlerin ataları bu karakoyun türkmenleridir..
Türkmen kırımından sonra..
 Osmanlı.. Mülkiyetini  devrettigi bu topraklar üstünde...
Ayrıca bu kürd aşiret reislerine yönetim hakkının bir kısmını da "Mukataa"  (Devlet harcamalarında finansman aracı..)olarak devreder..
Mesela:
Osmanlı..  1813 yılında da Yozgat (Bozok),Sivas, Kayseri, Maraş, Antep, Rakka (Urfa) Adana, Halep, Nigde Nevşehir Kırşehir, ve Ankara
Bölgesinde büyük nüfus sahibi  Bozok Türkmen beyi Çapanoglu Süleyman Beye  bu bölgeleri "mukataa" imtiyazıyla vermiştir..   
Kürd aşiretlerine  bırakılan Dogu Anadoludaki bu osmanlı  topraklarında.. 
Ayrıca.. türklerin himayesinde palazlanan .. 
küçük topluluklarıda  halinde..
1870 lere kadar suya sabuna pek dokunmayan ermenilerde yaşamaktadır..
Ermeniler 1890 yıllarına kadar kadar bölgelerinde hakim olan kürd şeyhlerine her yıl verdikleri vergiyi... 
yurt dışında yaşayan  fransız  ve Amerika ermenilerinin de kışkırtmasıyla vermemeye başlamışlar... 
böylece  "mültezim" kürd şeyhlerini çok kızdırmışlardır..
 İngilizler ermeni  ayaklanmalarının  planlayıcısı oldukları halde.. Ermenileri İngiliz toprakarına sokmamışlar...
Ancak.. fransızlar, Amerikalılar kapılarını sonuna kadar ermenilere açmışlardır..
İngiliz topraklarına ermeni göçününün kabül edilmemesinin nedeni...
 ingilizlerin ermenilerle mezhep uyuşmazlıgı gösterilmekte isede,
bu pek inandırıcı gerekçe olmamıştır.... 
Çünkü.. ingilizler sadece ermenileri degil.. 
ingiliz olmayan  hiç kimseyi  britanyaya sokmamışlardır.. 
soksalarda -son 30 yıla kadar - ingiliz vatandaşı  olarak kabül etmemişlerdir...
1878 lerde başlayan başlayan bu kürd ermeni gerilimine..
ve bu gerilimin ilk kanın akıtılmasına neden oldugu hususuna..  
bir önceki bölümde deginilmiş idi..
Kürd şehleri bir taraftan velinimetleri osmanlıya hizmet sunarken..
Bu kapsamda..Anadoludaki.  "silahlı asiermenileri...! silahla "tedip" ediyor. 
Osmanlının gönlünü alıyor..
bir taraftanda ceplerini dolduruyor.. otorite boşlugundan faydalanıp .. yeni hakimiyet alanları oluşturuyordu..
 sırtlarını  "Rus Oblast'ı" Ermenistana, fransaya ve ingiltereye dayayan...
"lüküs hayat"çı para babaları ermeniler ise,
Anadoludaki ermeni toplugu  üzerinden politika yapıp güç ve para kazanıyorlar..
İngiltere ve fransa  ise, ilk bakışta.. "yukarı tükürsem  bıyıgım... aşagı tükürsem sakalım ." 
gibi görünen  bu piyonların kendi arasındaki kürd ve ermeni çatışmasını..
"türk ermeni çatışması" olarak takdim edip, türkleri  yoketmek..  
en azından avrupada etkisizleştirmek olan "şark politikası"nı tıkır tıkır yürütüyordu..
Herkes bu işten memnundu..
Türkler ve türk ermenileri hariç..
Bunlar bu santranç oyunundan bir şey kazanmadıkları gibi aksine kaybeden taraftılar..
ve kaybettikleri de.. tatlı canları idi.. 
Çünkü dökülen kan , türklerin  ve türk vatandaşı ermenilerin kanı idi..
1894 sonbaharında.. ermenilerin  Dogu Anadoluda en kalabalık oldukları Muş bölgesinde ..
Muş'un güney batısındaki Sason'da... 
Hınçak ve taşnak militanlarının öncülügünde Ermeniler..  
pür silah ayaklandılar..
Bu işi planlayanlar korkunç amaçlarına ulaştılar..
Ermeniler.. yöredeki türk köyleri ateşe verip,  köylüleri topluca  katlettiler.....
Bölgede türk askeri birlikleri yoktu bu bölgeler  silahlı kürd aşiretlerinin kontrolünde idi..
Sason ayaklanması.. bu  silahlı kürd aşiretlerince çok kanlı bir şekilde bastırıldı..
İlk kez bölgedeki isyancı ermeni köyleri basıldı.. ateşe verildi..
savaş ..artık  bir intikam savaşına dönüşmüştü..
Askeri güç yetersizliginden..
Kürd şeyhlerinin komutasındaki aşiretler..
bu bölgede osmanlının  nizami askerinin yerine ..
Merkezi Erzurumda olan 4 ncü osmanlı ordusuna baglı silahlı milis güçler olarak..
ordu komutanıın teklifi ve sultan Abdül  Hamidin
kabülü ile örgütlendi..
Ve bu kürdlerden oluşan silahlı milis alaylarına.. kurucusunun adından dolayı.. 
"Hamidiye alayları " adı verildi
Başlangıçta..sadece kürtlerden ve 4-5 bölükten oluşan 600'er kişilik 30 alay..
kısa zamanda.. türk aşiretlerininde dahil edilmesiyle.. 
800 ve 1500 kişilik 33 alayında ilavesiyle toplam 63 alaya kadar yükseltildi..   
Hamidiye alkaylarının.. kuruluş amacı ve kullanış biçimi..
Batılı güçler tarafından 
Sultan Abdülün.. diger Osmanlı sultanlarının aksine ..
Batıdan uzaklaşıp,Batıdan ithal edilen kurumları müslümanlaştırmak..
ve "dogulu kalmakta ısrar etmek" olarak yorumlanmış..
"Militan müslümanlar"nitelendirilen..ve Tanzimat batılılaşmasına herzaman kuşku ile bakan
kürtlerin bu alayların kurulmasını...
Osmanlı sultanının bunların ulusal kimliklerini tanıması  olarak kabül edilmesine yolaçmıştır..
Bu girişim...
"Batı"ya karşı  toplu girişimin bir parçası idi..
Hamidiye alayları ile..
Ermeniler döktükleri kanların bedelinden kurtulmak için
bindikleri "intikam  tramvayı 'yla.. rafahlarına, saadetlerine koşarken..
Sultan Abdül.. "Pan İslamizme" koşuyor..
Havaya giran Kürd aşiret reisleri ise.. 
"Kürd şeriat devleti"  hayalleri ile 
ölümlerine  koşuyorlardı..
Sürçü lisan etmiş isek affola..
İlgi sözkonusu ise.. devam oluna..
Hoşcakalın Dostlar..
Sevgiler..Saygılar..Selamlar..
Mekan

21 Ocak 2012 Cumartesi

Komünist Sporu






Komünist Sporu – Nejad KUMBASAR


Gene Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrenim yıllarına dönelim.
Yıl 1976, Siyaset İdare Bölümünde son sınıftayım. Aklıma parlak bir fikir geldi. Mezun olmadan bir “Masa Tenisi Turnuvası” düzenleme fikri; ama nasıl olsun. Önce Öğretim Üyeleri ve Öğrenciler arasında olsun dedim. Her iki kesimin birincileri sonunda karşılaşır diye düşledim. Ancak Öğretim Görevlilerinden fazla spor meraklısı olmadığından, elde sadece öğrenci kesimi kaldı.
Bu seferde turnuva nasıl olsun da birinci son sınıftan çıksın diye planlar ve projeler geliştirdim. En kalabalık 1. ve 2 sınıfların birincileri belli olsun. Bunlar birbiri ile karşılaşsın teke düşsün düşüncesiyle bir anda canavar gibi oynayan nedeyse 800 kişilik 1 ve 2 sınıftan 1 kişi çıkacaktı. Böylece 3 ve 4 sınıflar rahat bir nefes alacaktık. Bundan sonra da bölüm birincileri belli olsun diye 3 İşletme bölümü 4 İşletme bölüm, 3 Maliye bölümü 4 Maliye bölümü, 3 Uluslararası bölümü 4 Uluslararası bölümü ve 3 Siyaset ve İdare bölümü, 4 Siyaset ve İdare bölümleri birincileri belli olunca; her bölüm sınıf birincileri birbirleri ile karşılaşacaktı. Ancak Rahmetli Hakan Yurdakuler buna itiraz etti. “ Abi sen bu turnuvayı düzenlediğine göre beni rahatça yenersin” dedi. Ben de “Hakan kardeş ben bunu kura ile tespit ettim. Bu kural değişmez” diye itirazını geçiştirdim.O da mecburen kabul etti. Katılanlardan 10.-TL sı topluyordum. Pinpon topu, ağ, raketler ve 3 adet kupa alacaktım.Sonuçta iş planladığım gibi gayet güzel gidiyordu. Camlara yapıştırdığım Masa Tenisi ilanlarım devamlı yırtılıyor, kopartılıyordu. Sonunda İdare ile konuşup panoya asılınca bu sorundan kurtuldum. Gel gör ki bir gün SBF Öğrenci Derneğinden olduğunu söyleyen benim üç mislim iki metre boyuna yakın bir arkadaş dernekten görevlendirildiğini söyleyerek, “sen dernekten izin aldın mı? Böyle sosyete sporlarını bu okulda oynatmayız” diye bana güzel bir posta attı. Ben önce anlamamazlıktan gelerek, katılacaksan ismini soyadını söylemesini istedim. O da “arkadaş sen hala anlamadın mı? herhalikarda bu okulda bu sosyete sporunu oynatmayız” diye diklendi!!! Resmen dayak yiyeceğim. Sen kaçıncı sınıftasın deyince 1.sınıfta olduğunu söyledi. Ben de “senin abinim nasıl benimle böyle konuşursun” dedim. ” Ayrıca bu spor zannettiğin gibi beyaz şort özel kıyafetlerle, sahada oynanan tenis raketiyle değil. Gayet mütevazidir. Spor salonu koridordaki masada oynayacağız. Bunun sosyete sporu ile ilgisi yok. Ayrıca bizde güreş nasıl milli sporsa, bu Masa Tenisi Çin’de Komünist sporudur.” demeyi aklıma getirince ve söyleyince, hem nerdeyse yiyeceğim dayaktan kurtulup, hem de okulda bir komünist spor düzenlediğimden nerdeyse tebriğine mashar oluyordum. ” Tamam ben arkadaşlara anlatırım.Kazanan bizlerden biri olsun” dilekleriyle yanımdan geldiği gibi ayrıldı. Sonuçta pratik bir buluşla son anda dayaktan kurtuldum. Abilik, üst sınıfta olmam beni kurtarmayacaktı. Komünist spor olduğunu ileri sürdüğüm masa tenisi beni kurtarmıştı.
Sonuçta bölüm birincileri belli oldu. Birinci ve ikinci sınıflar birincileri karşılaştı. Birinci sınıf birincisi kazandı. Bölüm birincileri belli oldu.Ne yaptıysam olmadı.Birinciliği alamadım.Okul üçüncüsü oldum.Kupa kütüphanemde hala durur.Her gördüğümde dayaktan beni kurtaran Komünist sporu olan Masa Tenisine şükrederim…
Nejad KUMBASAR SBF 1976 Siyaset ve İdare Bölümü Mezunu

__._,_.___

19 Ocak 2012 Perşembe

Sarıkamış Felaketi




 
Sevgili Dostlar..
 
Unuttuğumuz bir şey var..
Ben hatırlatayım dedim..
 
3 hafta önce..
yani 23 Aralık/2011 tarihinde..
Sarıkamış felaketinin..97 yılını geride bıraktık..
 
 
 
Sarıkamış...
Dünya savaş tarihinde...
Düşmanın bile vicdanına sıgdıramadığı..  
eşi benzeri olmayan bir "savaş  dramı" olarak bilinirsede
esasında ..  
sivil yönü daha agır basan
artık genel kurmay arşivlerindeki rutin bir savaş olmaktan çıkıp
türk ulusunun her ferdini derinden yaralayan..
herkes bildiği halde..
100 yıla yakın zamandır 
bahsetmekten kaçındığımız..
ulusal bir utanca dönüştürdüğümüz bir "insanlık dramı"dır..
 
Sarıkamış...
Askeri amaçlı bir harekat olmasına ragmen..
Askeri sonuçları..
Aslında çok önemli degildir..
 
biz yazılı  3000 yıllık tarihimizde..
Çook taktik savaşlar kaybettik
Bu savaşlarda..
Binlerce şehit verdik .. 
Hiç kuşkunuz olmasın
Vatanımız Anadolu oldugu
Ve
Vatanımıza emperyalist saldırılar devam ettiği müddetçe 
Daha çook.. savaşlara gireceğiz..
Daha çook şehitler vereceğiz.. 
 

 
ancak.. 
burada
Önemli Olan...
Türklerin tarihinde..
türk askerinin
hiç dögüşmeden
bir gecede.. 
kendi vatan(larında)   sınırları içinde..
doğa koşullarına yenilerek  90 bin şehit vermesi..
ve
daha önce hiç böyle bir felaketle karşılaşmadıkları gerçegidir..
 
 
böyle bir faciaya... türklerin  tarihinde de rastlanmaz..
Tam aksine..
Türkler
Savaşlarda  bu tür çetin doga şartlarında da harikalar yaratan bir millettir..

Tarihleri boyunca..
En zor doga koşulları..
Türklerin en vazgeçilmez stratejik müttefiki olmuştur..

Türkler..
Çetin doga koşullarını..
Özellikle.. sogugu, karı,
Sıcagı, yagmuru, çamuru,
Çölü, dagı, sarp kayalıkları... 
kendilerine üstünlük veren avantajlar olarak kullanmışlardır..
 
Çetin doga koşullarında..(yani türklerin kendi istedikleri koşullarda) 
Türklerle savaşmaya kalkışıpta ..
Başarılı olan hiçbir orduyu tarih henüz yazmamıştır..
 
Orhun Kitabelerinde..
Büyük Bilge..efsane bir  komutan  ..
Tonyukuk ..
bu durumu 
( Türklerin savaş tekniklerini  ve savaşlarda doga koşullarını nasıl kendi lehlerine bir faktör olarak kullandıklarını) detayları şöyle anlatır..
"Kögmenin yolu bir imiş ..(tek  bir girişi varmış)
Kırgız Kaanı bu yolu su'layıp(Askerlerle) kapatmış  diye işitip
bu yoldan yürürsek iyi olmayacak diye düşündüm.."

( O tarihlerde/ MS:715'lerde.. 
Sayan daglarının kuzeyinde ki Yenisey çıgırında il tutmuş
ve Göktürk Birligine katılmayı reddetmiş .. 
Kırgız federasyonuna baskın yapılması düşünülüyor..
Ama
Tonyukuk..
ülkeye tek giriş yolunun düşman tarafından kapatıldıgını ögrenince..
baskını  bu kez hiçkimsenin aklına gelmeyen
Sayan (Türkler buraya "Kögmen" diyor) daglarını aşarak yapmaya karar veriyor...
İşte Doga koşullarının  cografyanın düşmana karşı müttefik yapmak diye
Yani şimdilerde bazı inek çobanlarının ya da..)

"Attan aşagı" dedim..
 (Askerleri at'tan indirdim)
Atlarımızı yedeğe alarak..
yukarıya.. Ağaçlara  tutunarak tırmandık..
Öndeki erlere  nöbetleşe  
Karı söktürdüm..
Ağaçlık zirveyi dolandık..
..
Gündüz kuytularda gizlenip dinleniyor..
Geceleri
Dörtnal.. 
At koparıp..hızla gidiyorduk...
..
KIRGIZI uykuda bastık..
Uykusunu mızrakla açtık. . ..
 
 
 
Bilge Kaan... ise.. 
Yine aynı teknikle nasıl savaştıgını anlatır..
 
"Altın ormanını aşarak..
İrtiş nehrini bir gecede geçerek..
Türkiş'e dogru yürüdüm..
Türkiş Budunu uykuda bastım.."
    
 
Baskın için..
Yine doga koşullarının en kötü zamanı ve yine gece beklenir..
Bütün engeller olaganüstü bir direnç ve kararlılıkla dolanılır..
Karlı daglar ve karanlık ormanlar aşılır...
geçit vermez nehirlerinden gece geçilir..
ve
baskın yine gece yapılır..
 

 
Dünya savaş tarihi..
Dogayı kendi lehlerine çevirerek...
Zafer üstüne zafer kazanmış türk ordusunun  inanılmaz başarıları ile doludur..
 
Onlar ..
yeryüzünün ilk komandolarıydılar..
 
Sarıkamıştan (fazla degil...)
7 yıl sonra
Aynı... Türk askeri..
26 Agustos gecesi.. 
Bir baskınla.. beton bariyerlerle 3 sıra berkitilmiş..
düşman mevzilerini bir gecede parçalayıp geçtiler..
 
Türk Süvarileri... 
Geçit vermez Ahırdaglarının sarp zirvelerinden..
(tıpkı ataları göktürkler gibi)..
bir gecede 
tek zayiat vermeden geçip....
26 Agustosun şafagı ulaşmadan bir sel gibi Sincanlıya aktılar..

Tarihin enson meydan muharebesi olan 
Başkumandanlık Meydan Muharebesinde..
28'i..29 Agustosa baglayan gece..( Dikkat edin "gece" diyorum)..
tam üç gündür uyku uyumayan..
kuru peynir ve kuru ekmekden başka azığı olmayan..
düşmanlarının
"hayalet tümen" adını  verdikleri  
23 ncü Türk Tümeni..
Dumlu dagından geceleyin şimşek gibi bir ileri harekatla...
birbirleriyle buluşmak üzere olan 
iki yunan ordusunun arasına.
süngüsünü sokup..  
topragın altından yarı beline kadar fırlayıp çıkan
mitolojideki devasa insanüstü kahramanlar gibi..
Sabaha kadar aynı anda..
saglı sollu balyoz yumruklarla
İki yunan ordusunun birleşmesini önlemiş.....
 
28 ağustos gecesi..  
sanki ihtiyattaki yunan ordusunun önünü kesiyormuş görüntüsünü vermek için 
kuzeye kaymış olan
gecelerin  Kartalları
türk süvarileri 
29 Agustos gecesi
gözgözü görmez..
şiddetli yagmur altında.. 
aniden bir (u) dönüşüyle..güneye 
dönüp ..
hava koşullarından dolayı ..
dumur olmuş
şaşıran düşman ordusunu 
baskınla ..
Güneyde  aslıhanlarda ve Murat Dagının karanlık zirvelerinde onları bekleyen   
geceleyin avlanan  avcıların  (Birinci ordunun imhacı aslı  kuvvetleri) önüne dogru sürmüş..
böylece 
kıskaç kapatılmış
otarihteki hazır kuvvet olarak dünyanın en kalabalık ordusu olan
İngilizlerin (yunan) işgal ordusu 
Bir "gece" savaşıyla kamilen imha edilmiştir..
 
şu sıralar..
moda olarak millete yutturulmaya çalışan..
ellerine
dandik bir keleş verilen
kafalarınada bir masa örtüsü sarılan 
ispanyolca "gorilla" diye bir lakap takılarak ortalığa salınan.. 
savunmasız insanları katletmeyi
kahramanlık sanan
ABD beslemesi feodal yetimler ile..
 
kendilerine speyşıl forslar adını veren..
sanıyorum genetiklerinin  icabı olan
katillikle
yüce bir toplumsal görev olan askerliği birbirine
karıştıran..
vatanını namusunu özgürlüğünü savunan  insanları (askerleri) 
çocukların atari oyunundaki
öldürülmesi gereken insanlık düşmanı canavarlar
(Sanal düşmanlar) olarak algılayan
sofistike silahlarla
savaştığı insanların kim olduklarını bilmeden hiç yüzyüze gelmeden..
arazide aynı şartlarda hiç karşılaşmadan
bilgisayar la savaşan
kendilerini dünyayı kurtaran süper palavra süpermen zanneden
ama bu kahramanlığını..
çıkarlarını korudukları
kapitalist patronlarından ücret almadan
asla yapmayan..  
atari çocukları..
gibi..
 
evrenin ilk askerleri 
Olan Türkler için..
   
savaş ve av kurallarını
bundan 2250 yıl önce
yazmış olan
Çinlilerin..
ilk çagların
Bir savaş tanrısı olarak bahsettikleri..
Kartal başlıklı miğferler....
savaş boyalı yüzler
düşmanın yüreğine korku salan savaş çıglıklarıyla
800 metreden isabetli atışlarla atılan ıslık çalan oklarıyla.. 
-40 +40 dereceki çetin doga koşullarını arkasına alarak.. 
gece avlanan..
Me-Te'nin
Hordasının .. ruhunu ve geleneğini taşıyan.
 
Mehmetçiklerin  
daglarda.. çamurlarda..
karlarda eskittiği postalının sicimi dahi olamayacak
kapasitedeki tüm benzer insanların ....
Şavaşın ustalarını
sarsak beceriksiz korkak
tavuk veya yılbaşı hindisi gibi
gösterilmeye çalışılan
bu dönem de göz önüne alınarak..
 
 
Şimdi soruyorum Size..
Nasıl Olurda..
Sarıkamışta..
İlk kez düşmandan sayı olarak üstün olan türk askerinin...  (Koca.. 3ncü Türk Ordusunun) 
Bir gecede..  
Düşman yüzü görmeden ...
Tek mermi sıkmadan...
90 bin şehit vererek..  yokolur gider... ???
 
Nasıl Olurda..
bin yıl lık anadolu tarihinde türklerin yaptıkları  savaşlarda verdikleri  toplam şehit sayısından..
sarıkamış bozgunundaki şehit sayı sı daha fazla Olur..?
 
Nasıl Olurda..
Ruslar..  Türklerin topraklarındaki  300 yıllık yayılmacılıgında... 
Ellerini kollarını sallayarak..
Ulaştıkları en son nokta  Sarıkamış.. Erzurum olur..?
 
Neden Sarıkamışta böyle oldu..? 
 
Neden daha kötü şartlardaki İstiklal harbinde  tüm kavga süresince..
daha kötü şartlardaki türk ordusunun başına böyle bir felaket gelmedide...
Sarıkamışta geldi..?
 
Acaba..
Palandöken ve Allahuekber daglarında o gece - 40lara varan sogukmu tek sebep.. ?
O zaman Aynı şartlarda
Galiçya da
Çanakkalede düşman perişanları yaşarken..
bu tür tek zayiat vermeden ayakta kalıp
harikalar yaratan mehmetçiklere ne diyeceğiz..
 
yoksa askerin çarıgımıdır..sebep.. ?

O zaman....
Ayagında çarık dahi olmayan türk askerinin..
Sakarya huruç harekatı sırasında...
31 agustos 1921 de.teyemmümle kıldıkları yatsıdan sonra..
yalın ayak..kedi sessizligiyle..  
düşman eline geçmiş olan stratejik Çaldagı'na  tırmanıp.. 
gecenin saat birinde.. aynı anda birkaç noktadan daldıkları
siperlerdeki   
sofistike düşman birliklerini... 
sadece  süngü kürek ve  çıplak elleriyle  tepeledigini...
nasıl izah edecegiz..?
  
 
93 harbinde
Balkan harbinde oluşan ..
askerin  savaş yılgınlıgı yada bitkinligimidir..?

o zaman...
aynı asker...
Basrada.. 
(Kut harbinde)
Çanakkale'de
nasıl olurda
savaş ve insanlık tarihinin en büyük destanını yazar..?
 
Asker aynı askerse... !
Düşman aynı düşmansa..
Çanakkale ile Sarıkamış ....
Yada..
916 daki Kut Taaruzu
ve
922 deki Büyük Türk Taarruzu
ile
914 teki Sarıkamış Türk  Taarruzu arasındaki
fark nedir..Dostlar..?
Fark Nedir....?
 
Oltu'dan girdikte Sarıkamış'a...
         Akıl Almaz orda yatan üleşe...
                   Askeri kırdıran Enveri Paşa...
                          Kitlendi kapılar MEKAN Agladı...
                                                                       (bir Sarıkamış.. (Asker) Türküsü..)
 
 
  
 
Şehitlerimizin ve Gazilerimizin
 ve
Onların içinden çıkıp..
Yüksek medeniyyet ufkundan yeni bir güneş gibi dogarak.. 
Onları
Zaferlere.. aydınlıklara  ve özgürlüklere ulaştıran 
Emperyalizmin adından bile korktuğu
En büyük Komutanlarının
Aziz ruhları karşısında saygıyla egiliyor..

ve
Sarıkamışlar...
Birdaha ASLA...
diyor
 
Saygılar sunuyorum....
Mekan DEMİRKAYA..
  
 NOT..Bu  türküyü..
muhtemelen 25 Aralık gecesinde  Allahüekber
 daglarında eriyip giden..iki kolordumuzdan biri olan..
10'ncu Türk kolordosunun ..sag kalabilmeyi başarmış..
gazileri söylemiştir..
 
Çünki.. Türkü..
"Oltu'dan girdikte Sarıkamış'a" diye başlıyor..
Oltu 93 harbinden beri Rus işgalindeydi.
 
10 türk kolordosu..23 Aralıkta oltu'yu  ele geçirip..
ertesi günü sarıkamışa dogru yürümüş..
diğer iki kolordu ise..(askerleri) Oltu'yu hiç görmemişlerdir....
 
 

16 Ocak 2012 Pazartesi

TOROS " RAUF" U YOLCU EDERKEN

Yıl 1974,
Tatvan'da Asteğmenim.
Sabaha karşı Subay lojmanlarında bir hareketlilik.
Ne oluyor ? dedik.
Kıbrıs'a çıkıyoruz.Çıkartma başladı dediler.
 
Yıllarca, Anadolu'ya bakan gözler.
Şimdi gemiler,paraşutler.
Ve gencecik Mehmetcikler,
ve Yiğit Mücahitler.
ve yıllar süren mücadeleler sonunda,
elde edilen Özgürlükler.
 
Dava adamı Denktaş'tı.
ve sonunda amacına ulaştı.
O,
Arkasında bir Devlet,
ve gözü yaşlı bir Millet
Bırakıp sonsuzluğa giderken,
nedense,
Çıkartma anında,
O,yılların anısına,
Dudaklarıma ,
F.nafız Çamlıbel'in,
şu yalnızlık dizeleri geldi oturdu.
 
" Yağız atlar kişnedi,meşin kırbaç şakladı
Bir dakika araba,yerinde durakladı,
Neden sonra sarsıldı,altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti Kervansaraylar.
......
 
Gök sarı,toprak sarı,çıplak ağaçlar sarı.
Arkada zincirlenen Yüksek TOROS dağları,
Önde,uzun bir kışın soldurduğu etekler,
Sonra dönen,dönerken inleyen tekerlekler.
Ellerim takılırken rüzgarların saçına,
Asıldı arabamız bir dağın yamacına,
Her tarafta yükseklik,her tarafta ıssızlık,
Yalnız arabacının dudağında bir ıslık.
Bu ıslıkla uzayan ,dönen kıvrılan yollar,
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar..
....
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
...
 
Ve  bu güzel " HAN DUVARLARI " şiirinin,
şu son dizeleri ile,
" TOROS RAUF' 'u sonsuzluğa uğurlayalım.
 
" Artık bahtın açıktır,uzun etme arkadaş,
Ne hudut kaldı bugün,ne askerlik ne savaş,
Araya gitti diye içlenme Baharına,
Huduttan götürdüğün şan,yetişir yarına"
 
Evet,
Tek başına bırakılmış bir büyük dava Adamı,
Şan' ve Şerefi ile,
Yarınlardaki yerini aldı.
 
Mücadelesi,ve azmi önünde,
Saygı ile eğiliyorum.
 
Saner Tuncer Gürdil.
16.01.2012 / Aşkabat.